Bu Blogda Ara

28 Ağustos 2011 Pazar

Mehmet Müfit Atarları


KAFA ŞAİRLER

suyun başında oturur suyu çevirirler
eksikleri silinmiştir künyelerinden
                                                         şiir aşkına
ve şiir aşkına artıları
kalplerimizin tahtalarına çakılıdır

[…]

-  iki yüz elli gram saf duygu ve  ölçüsüz çelişki
   üç buçuk metre sarışın sözcük ve ölümsüz bilgi
karıştırıp iyice…

[…]


UYGUNADIM ŞAİRLER

kafa şairlerin ayak izlerinden, evet izlerinden
milim taşmadan, evet taşmadan
tek sıra uygun adım yürürler.
sesleri değil sescikleri
beyinleri değil beyincikleri
birbirlerinin enselerinde erimiştir.
hey!
saçlarında son model otomobil gezdirip
perşembeleri ensesinde Pazar kurduran adam1
bilir misin
                  arkandaki kimdir
ve bilir misin bu kentin sokakları
terli olduğu için sevgilidir.

yıkayıcıdırlar
yağlayıcıdırlar
saflığı patlamış çarşaf bir deniz üstünde
cins kedilerini sayacak kadar
doğacıdırlar
hayvancıdırlar
kadın berberlerinin ve gece bekçilerinin
doğum tarihlerini ezberleyecek kadar
namusçudurlar
ansiklopedicidirler
karışmayın kardeşler, ağlamayın
                                                    yaşımız genç!
[…]


CİCİ ŞAİRLER

yuh kaptanlarım yuh, bin kere yuuuhh…
onca boku doldurup şiirimize kaçamazsınız
teneke çalamazsınız. sözcük hırsızlamaya gelmez
imge ise hiç. şunu iyi bilin ki, kentin sürüngen sınıfı
mahmurlukla yorgunluk arası, saatçiler yani
şiir adına, kızılcık sopalarıyla sizleri bekliyor

dalgınlığınız nasıl okyanuslara vurulmuş yarabbi
nasıl gözbebeklerimiz uzak ıssız adalarda unutulmuş.

[…]

Şiirler yarım alıntılandı, tamamı burada: 
Mehmet Müfit, Tekkede Bahar, Çizgi Yayınları, 1986

24 Ağustos 2011 Çarşamba

16 Ağustos 2011 Salı

En Büyük Hazinemiz Aklımızdır


Sevgili Bilge,
Bana bir mektup yazmış olsaydın, ben de sana cevap vermiş olsaydım. Ya da son buluşmamızda büyük bir fırtına kopmuş olsaydı aramızda ve birçok söz yarım kalsaydı, birçok mesele çözüme bağlanamadan büyük bir öfke ve şiddet içinde ayrılmış olsaydık da yazmak, anlatmak, birbirini seven iki insan olarak konuşmak kaçınılmaz olsaydı. Sana, durup dururken yazmak zorunda kalmasaydım. Bütün meselelerden kaçtığım gibi uzaklaşmasaydım senden de. İnsanları, eski karıma yapmış olduğum gibi, büyük bir boşluk içinde bırakmasaydım.

Kendimden de kaçıyorum gibi beylik bir ifadenin içine düşmeseydim. Bu mektubu çok karışık hisler içinde yazıyorum gibi basmakalıp sözlere başvurmak zorunda kalmasaydım. Ne olurdu, bazı sözleri hiç söylememiş olsaydım; ya da bazı sözleri hiç söylememek için kesin kararlar almamış olsaydım. Sana diyebilseydim ki, durum çok ciddi Bilge, aklını başına topla. Ben iyi değilim Bilge, seni son gördüğüm günden beri gözüme uyku girmiyor diyebilseydim. Gerçekten de o günden beri gözüme uyku girmeseydi. Hiç olmazsa arkamda kalan bütün köprüleri yıktım ve şimdi geri dönmek istiyorum, ya da dönüyorum cinsinden bir yenilgiye sığınabilseydim.

Kendime, söyleyecek söz bırakmadım. Kuvvetimi büyütmüşüm gözümde. Aslına bakılırsa, bu sözleri kullanmayı ya da böyle bir mektup yazmayı bile, ne sen ne aşk ne de hiçbir şey olmadığı günlerde kendime yasaklamıştım. Sen, aşk ve her şeyin olduğu günlerde böyle kararlar alınamazdı. Yaşamış birinin ölü yargılarıydı bu kararlar. Şimdi her satırı, bu satırı da neden yazdım? diyerek öfkeyle bir öncekine ekliyorum. Aziz varlığımı son dakikasına kadar aynı görüşle ayakta tutmak gibi bir görevim olduğunu hissediyorum. Çünkü başka türlü bir davranışım, benimle küçük de olsa bir ilişki kurmuş, benimle az da olsa ilgilenmiş insanlarca yadırganacaktır. Oysa, sevgili Bilge, aziz varlığımı artık ara sıra kaybettiğim oluyor.

Fakat yaralı aklım, henüz gidecek bir ülke bulamadığı için bana dönüyor şimdilik. Biliyorum ki, bu akıl beni bütünüyle terk edinceye kadar gidip gelen aziz varlık masalına kimse inanmayacaktır. Bazı insanlar bazı şeyleri hayatlarıyla değil, ölümleriyle ortaya koymak durumundadır. Bu bir çeşit alın yazısıdır. Bu alın yazısı da başkaları tarafından okunamazsa hem ölünür ve hem de dünya bu ölümün anlamını bilmez; bu da bir alın yazısıdır ve en acıklı olanıdır. Bir alın yazısı da ölümün anlamını bilerek, ona bu anlamı vermesini beceremeden ölmektir ki, bazı müelliflere göre bu durum daha acıklıdır.

14 Ağustos 2011 Pazar

İmla Hayat Hayat

Bir SMS’te bu sabah 06:16’da geldi. Gelmiş yani. Ben saat 10 gibi fark ettim. N’den gelmiş. Biraz özel bir SMS olduğu için sadece son kısmını yazayım.
“seni sevmeyecegim” dedi.beni sevmeyecekmis.
Mutlu zamanlar yaşadığımı söylemiştim. Bu mutluluğun zirveye çıktığı bir günde böyle bir SMS karşısında ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. Bana da beni bir daha görmeyeceğini diyen biri var.

Seni sevmeyeceğim dedi
Beni sevmeyecekmiş.
Beni sevecek.

İrin akan bir SMS. Patlak sivilce gibi. Ya da ne denir. Dün denmişti. Pimi çekilmiş bomba. Sevimli bir bomba. Valla ne olacağız bilmiyorum N. Ben de bilmiyorum. Benimle dertleştiğine göre beni adam yerine koyuyorsun demektir. Sağ ol, eksik olma. Ben de inan ki İnsanlıktan Tamamen Çıkıp Müzik Olacağımız günleri bekliyorum.  Seni bir daha görmeyeceğim dedi. Beni bir daha görmeyecekmiş. Ne hoş bir kalıp değil mi? Bi onun ağzından bi de kendi ağzından bana iletebildiğin bir haber var N. İkisi de onun iradesi ama. İrade beyanı. Üçüncüyü neden söylemedin N.? “Beni sevecek” kısmından bahsediyorum. Bana senin bu uydurma iraden lazımdı. Bu saçma ütopya. Bu saçmasapan irade beyanını ortaya dökme cesareti. Hani derler ya “Şairane”. Kadın ismi gibi değil mi? Fazla şairanesiyle dondurma yiyen N. Zavallı N. İmlaya uya uya göte geldik N. İmla diye diye bizi imlanın metresi ettiler. Her türlü imladan bahsediyorum ha? Düzenli birliktelik, seviyeli ilişki imlası. Yalnızlıktan korkma imlası. Askere git gel de bi düzene gir imlası. Düzenini kurarsın canım imlası. Sifonu bozuk tuvalete nerden geldiği belli olmayan bir düşmanlık hissi besleme imlası. Akşama ne yiyeceğim imlası (zıkkımın köksapını ye). Artislik yapma mecburiyeti imlası. [Fakat nazlanmak. Nazlanmak bir yarılma gibi. Nazlanmak çarkın kırık dişlisi. Onu ayıralım.]

Sevgili N. Seni sevecek. Seni sevmek zorunda. Bu imla hatası gerekli sevgili N.

Not: Yeni bir “dünyadan çıkış yolu” aldım. Eskisini sana verebilirim. Bol gülücüklü günler.
Not: Darmadağınık bir halde yazıyorum kusura bakma.
Not: Biraz mutlu olursan sevinirim. (İmla)
Not: İmla kuralalrına uyan herkesten nefret ediyopru


13 Ağustos 2011 Cumartesi

Bir Kıza Gayet Duygusal Bir Yazı


Bülent’ten SMS geldi. “blogunda bir kıza gayet duygusal bir yazı yazsana”. Sabah kalkmışımlar filan. Açlıksusuzluk. MediaPlayer’de Elektronik bir parça çalıyor. Ahşap pencerelerde -ve ne hikmetse benden önce kalan insanın geniş pencerelere astığı- dantelli şeyler. Dantelli masa örtüsünü raptiye ile çerçevelere yapıştırmak suretiyle Tehlikeli Oyunlar’ın ilk baskısının kapağını hatırlatıyor. Sıra sıra rum evlerinin bir tanesinde ahşap ahşap mutluyum işte. Blogumda bir kıza duygusal bir yazı yazmam gerekiyor. Bir insan benden bir şey yazmamı talep ediyor. Muhtemelen bana bir şeyler anlatmak istiyor ama ciddiye alma hakkımı kullanmak istiyorum.

Sevgili Albertine,
Kızkardeşim, çocuğumun tek annesi. Prosut’tan İzzet’e sevgiliye kızkardeş! hitabını kimse çözemedi. Kızkardeşlik bir makamdır. Karşılıklı olunur. Ben de senin kızkardeşinim. Hiç ablası olmayan bazı erkekler, organsızlıklarını saçlarını kazırtarakuzatarak telafi ederler. Yokluğundan bu yana neşe içinde ağlıyorum berberlerde. Çamaşır makinesi biriktirdim. Leçek yapan kızlardan mübarek saç kılı içiyorum her akşam. Kızkardeşim, ellerin hala küçücük mü? Kuymak rengi ve kıvamına devam mı? Ellerin diyorum, hala hayvan eli gibi mi? Fare yavrularının o iğrenç elleri var ya? Önden bakılınca arkası gözüken? Ters ışık derdi buna Aydın. “Abi tüh caddeden yanlış yürüyoruz.” Akşamüstü tünele doğru yürümek gerekirmiş. Güneş kadınların eteklerine vururmuş. KaragözHacivat hesabı. Allah Allah derdim. Öyle o biçim yürüyünce kadınların iç dünyası nasıl da gözüküyor. Bütün maneviyat… İşte o an kadınların erkeklerin kalça gölgesinde çıkan bir urdan değil de kaburga kemiklerinden birinden üretildiğine bir kez daha iman ederdim.

Sevgili Kızkardeşim Albertine,
Benden duygusal bir yazı yazmam istendi. Bulaşıkları hâlâ o küçük ellerinle mi yıkıyorsun. Bense kusuyorum buzdolaplarınca.

Oldu mu Bülent?

1 Ağustos 2011 Pazartesi

Şiir Gaspçıları İçin Dava Dilekçesi Örneği

Merhaba şuara. Yıllık tartışmaları bilirsiniz. Her sene belli mevsimlerde sizler yıllık tartışırdınız. Ben de yeni bir imkân sunuyorum. Şiirinizi size sormadan alan bir yıllıkçı için hangi hukuki imkânları kullanabilirsiniz? Aşağıda bir dilekçe örneği var. Bu daha işin başı. Ayrıca FSEK 71’e göre 5 yıl hapis cezası da aldırabilirsiniz yıllıkçılara. 70.000 TL para cezası ve eserlerin toplatılması da cabası. Ama bu son kısımlarda parayı ve itibarı devlet kazanıyo. Gerek yok. Ama isteyene onların da örnek dilekçesini verebilirim. Ben bu dilekçeyi dün mahkemeye verdim. Aynı şeyden müteessir olan varsa bedava avukatlığını da yapabilirim. Yüreğiniz şiirle dolsun canlar.



İSTANBUL FİKRİ VE SINAİ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ SAYIN HAKİMLİĞİNE

DAVACILAR                :
Cihat Duman
Adres: ...........................................
DAVALILAR                :
Hakan Arslanbenzer, Avangard Yayıncılık Ltd. Şti.
Adres: ............................................
KONU                         :
 FSEK Uyarınca Tecavüzün Ref’i, Maddi ve Manevi Tazminat Talebimizden İbarettir
DAVA DEĞERİ             :
5.000 TL

   
          AÇIKLAMALAR
2005 yılından beri şiirilerimi çeşitli dergilerde yayımlamakla birlikte 2010 senesinde çıkarmış olduğum bir adet şiir kitabım vardır. Edebi faaliyetlerimi ise arkadaşlarımla birlikte yayınladığım yeniyazı adlı dergide devam ettirmekteyim. Geçimimi serbest avukatlık yaparak kazanmaktayım. Aylık gelirim …. TL’dir. Davalı Hakan Arslanbenbezer, Türk Şiiri 2010 adlı antolojide daha evvel Sus Dergisi’in …tarihli .. sayısında yayımlanan “Geç Kalkanlar İçin Pazartesi Ağıdı” adlı şiirimi benim muvafakatimi almadan yayımlamıştır.

5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ile eser sahibinin çoğaltma, yayma, işleme, temsil gibi mali hakları ve umuma arz, adını belirtme, eserde değişiklik yapılmasını yasaklama gibi manevi hakları koruma altına alınmıştır. Bana ait bir şiirin iznim olmadan kullanılması manevi haklarımı zedelemiştir. Kaldı ki yayım yapan editor bir edebiyatçı ya da sanatçı olmaktan ziyade bir magazin muhabiridir. Edebiyat dünyasındaki çarpık ilişkileri ve sanatçıların özel hayatları üzerinden estetik yargı çıkarımlarıyla kötü bir ün salmıştır. İş bu sebepten dolayı şiirimin davalının yayınında yer alması ile manevi üzüntüm bir kat daha artmıştır.

Özerk bir eser hüviyetinde olan şiirimin “bütünün” ilgili antolojide alması FSEK 35/3 kapsamında “maksadın haklı göstereceği bir nispet dahilinde ve münderecatını aydınlatmak maksadıyla” yapılan bir iktibas değildir. Ayrıca FSEK’in 34/EK maddesine göre yayımlanmış musiki, ilim ve edebiyat eserlerinden ve alenileşmiş güzel sanat eserlerinden, iktibaslar yapılmak suretiyle, eğitim ve öğretim gayesi dışında seçme ve toplama eserler vücuda getirilmesi ancak eser sahibinin izniyle mümkündür.

FSEK m. 68 uyarınca eser, eser sahibinin izni alınmadan basılmış, işlenmiş, temsil edilmişse, izni alınmamış eser sahibi sözleşme yapmış olması halinde isteyebileceği bedelin veya emsal veya rayiç bedel itibariyle uğradığı zararın üç katını isteyebilir. Bu madde uyarınca, izinsiz yayınlanan şiir için şimdilik 1.000 TL talep ediyoruz. Manevi hakların ihlali halinde ise m. 70/1 uyarınca manevi tazminat ödenmesi için dava açılabilir. Manevi haklarımızın ihlali sebebiyle 4.000 TL tazminat talep ediyoruz.

DELİLLER                     : Türk Şiiri 2010, Sus Dergisi ve diğer yasal deliller.
HUKUKİ SEBEPLER     : FSEK, HUMK ve sair ilgili mevzuat.
TALEP SONUCU         : Yukarıda sunulan nedenlerle, fazlaya ilişkin her türlü talep hakkımız saklı kalmak kaydıyla,

FSEK m. 68 uyarınca üç katı tazminat talebime karşılık şimdilik 1.000 TL’nin, olay tarihlerinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tazminine.

FSEK m. 70/1 uyarınca ihlal edilen manevi haklarıma karşılık her 4.000 TL’nin olay tarihlerinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tazminine.

Yargılama giderlerinin, vekalet ücretinin davalılara yüklenmesine karar verilmesini saygı ile arz ve talep ederiz.



                                                                                                                Davacı
                                                    Cihat Duman

Kuru Otlar Üstüne Üzerine

Yazarın notu: Okuyacağınız yazıda sürpriz bozacak bir yorum bulunmamaktadır. İnsanlar roman okumayı bıraktılar. Film ve dizi izlemeye deva...