Cihat
Duman, eleştirdiği ‘şey’lerin omzundan bakıyor okura bu defa.
Kızkardeşleşmek’le(*)
kendi şiir dilinde söyleyiş olanakları deniyor. İroninin ve
humorun
sınırlarında dolaşıyor. Bazı loncalara selam gönderiyor. Bazı köşe taşlarını
yerinden
ediyor, sarsıyor, parçalıyor.
“Kendime
bir özlemek aldım kokluyorum” diyen şair,
yalnızlığa lirik açılımlar ekleyen
nice
şiirlere gönderme yaparak, bu tür şiirler üreterek ortalıkta boy gösteren
şairleri
de
hedef alıyor. Kendi kalbine inanmayı seçenlerin tarafından bakıyor hayata.
“Kendini
bil ” gibi bir didaktik söylemle okuru uyarmayı
ihmal etmiyor. Şiirimizde çok
tartışılan
ve hala tartışılmaya devam eden seksen kuşağı şairlerinin nerede olduğunu
merak
ediyor. Merakı kendince tabi…
Yer
yer küfüre ve argo bir şiir diline hakim olan kitabıyla Cihat Duman, geç
kuşağın -
ki
80’li yıllarda doğan şairleri kastediyorum- öne çıkan adlarından. Ürettiği yeni
yeni
sözcükler
ve sözcük öbekleriyle, kendi dünya algısını ve bu bağlamda poetikasını
kurmayı
başaran şairlerden. Sorun edindiği durumların, olayların, olguların üzerinden
kendisiyle
içli dışlı olmadan, merkezden çok çevreyi göstermeyi seçen bir şiir Cihat’ın
şiiri.(
Gözleri: İki Film Birden ve Bedava Dakikam Var başlıklı şiirleri
özellikle burada
anmak
istiyorum ). Özbenle ayrı düşünmeyen, çatışmayı duyguların ötesinde katı
gerçekliğin
aksayan ve komik yanlarından aktarmayı seçen kitapta, şairin devraldığı
şiir
mirası ve izini sürdüğü şairlerin peşinden gittiği söylenebilir. Peki kimdir bu
şairler?
Argoyu
şiire yedirdiği için Can Yücel; kendi trajedisi ile yüzleşmekten kaçınarak
ironiyi
ve
cinselliği şiirine taşımayı seçtiği için Cemal Süreya; bireysel olanla
toplumsal
olanın
arasını kesin çizgilerle çizmeyip, zaman zaman karşı tarafa geçmeyi seçtiği
için
Metin Eloğlu.
Fakülte
Bahçesinde Ettiğim Nutuk adlı şiir, yukarıda adı geçen
şairlerle akrabalık
kurduğunu
gösteriyor Cihat Duman’ın: “komik olmak istiyorum herkes bana götüyle
gülsün
// tanrıyla iki kez görüşürüz değil mi/ikisi arasında görmezlikten gelme bir
yer
küre/”aşk
da biraz böyledir işte/askeri rejimler dahil // bi şey söylemek
istiyorum/yazmak,
hangi tür suskunluğun tercümesiyse artık…
Cihat
Duman şiirinde imge, savrukluğun ve düzensizliğin yarattığı etkiyle
bütünleşiyor.
Şiirsel töz, bu etkinin anlam katmanlarında gizleniyor. Parçalardan
bütüne
doğru yol alan bir şiir bu. Güldürücü ama trajik; yalın ama sarsıcı; daha da
ötede
uyumsuz ve cin fikirli: “kalple bağlantıyı koparmış bi torba damar/tartsam
üç
buçuk
kilo gelecekti/o yüzden harfleri esirgemedim/seni bir patlıcanı prize takar
gibi/0luşmuş
bir şekilde aklımda bembeyaz tutuyorum”. Şairin
kendi lirizmine olanak
olarak
geliştirdiği şu söylem bile bir hinlik taşıyor sanki: “ölüm bizi boynu kırık
bir it
gibi/boynu
kırık bu dünyaya bırak gitmişti”
Reşit
İmrahor’dan alıntılanan bir epiğrafla açılan ikinci bölümde Cihat Duman,
modern
toplumun ve modernliğin yarattığı tutunamama halini bireyin hayat
karşısındaki
‘saçmalama’ olanaklarını da kullanarak anlatıyor. Bir yerde olan ama
olduğu
yeri net olarak algılamayan kişilerin ruhunu kazıyor şair. Derinlere iniyor,
dinsel
ritüellerin kıskacındaki insanı, kutsadığı değerlerin hiçliğiyle tanıştırıyor:
“kahreden
rabbinin adıyla okur/benseni birdamlagözyaşından yarattım sonra
boğuldun”.
Ciğerlerine kadar interneti olan bir
kalabalığın içinde, yalnız ve yoksul
geçinenlerin
yanına sığınıyor. Onlara göre bir tavır takınıyor. Demokrasi diye
insanlara
yutturulan yalanları açık ederken, iktidarını pekiştirmeye çalışan tüm
düzenbazların
ipliğini de pazara çıkarıyor.