Bu Blogda Ara

18 Aralık 2013 Çarşamba

Hükümet İstifa Etti

Nihayet hükümet de istifa etti. Haber aldığımıza göre, uzun zamandır amansız bir hastalıkla pençeleşen hükümet, dün hayata gözlerini yummuştur. Bazı arkadaşlarımız önce bu habere inanmak istememişler ve uzun süre , ‘ Yahu hükümet istifa eder mi?’ diye mırıldanmaktan kendilerini alamamışlardır. Bu nedenle gazetelerinde , ‘ hükümet istifa etti mi? ‘ ya da ‘hükümet istifa eder mi?’ biçiminde büyük başlıklar yayımlamakla yetinmişlerdir. Fakat acı haber kısa zamanda yayılmış ve gazetelere telefonlar telgraflar yağmıştır, herkes, hükümetin son durumunu öğrenmek istemiştir. Bazıları bu haberi bir kelime oyunu sanmışlarsa da, yapılan araştırmalar bu acı gerçeğin doğru olduğunu göstermiştir. Evet, hükümet artık aramızda yok. Hükümetten uzun süredir ümidini kesenler, ya da hayatlarında hükümetin hiç farkında olmayanlar bu haberi yadırgamamışlardır. Fakat, insanlık âleminin bu büyük kaybı, bir çok yürekte derin yaralar açmış ve onları ürkütücü bir karanlığa sürüklemiştir; o kadar ki, bazıları artık hükümet olmadığına göre bir ülkeden de söz edilemeyeceğini ileri sürmeğe başlamışlardır. Bize göre, böyle geniş yorumlarda bulunmak için vakit henüz erkendir. Hükümet artık aramızda dolaşmasa bile, hatırası gönüllerde her zaman yaşayacak ve çocuklarımız bizden, bir zamanlar hükümetin olduğunu, bizim gibi nefes alıp ıstırap çektiğini öğreneceklerdir.


Hükümetin güzel ve çekingen yüzünü bende görür gibi oluyorum. Zavallı hükümet kendini belli etmeden sokaklarda dolaşır ve ülke için bir şeyler yapmağa çalışanları sevgiyle izlerdi. Bugün için hükümet ölmüşse de, onun ilkeleri akıllara durgunluk verecek bir canlılıkla aramızda yaşamağa devam edecektir. Hükümetten paylarını alamayanlar için o zaten bir ölüydü; onun bu kadar uzun zaman yaşamasına şaşılıyordu. Yıllar önce küçük bir kasaba da dünyaya gelen hükümet, dünya savaşlarından birinde, çok rutubetli bir siperde göğsünü üşütmüş ve aylarca hasta yatmıştı. Bu olaydan sonra, hastalığın izlerini bütün ömrünce ciğerlerinde taşıyan hükümet, önceki gece sabaha karşı nefes alamaz olmuş ve gösterilen bütün çabalara rağmen gün ağarırken doktorlar, hükümetten ümitlerini kesmek zorunda kalmışlardır. Doğru dürüst bir tahsil görmeyen ve kendi kendini yetiştiren hükümet hiç evlenmemişti. Küçük yaşta öksüz kalan hükümete doğru dürüstte bir miras kalmamıştı; bu yüzden sıkıntılarla geçen hayatı boyunca hükümet, başkalarının yardımıyla geçinmeye çalışmıştı. Hükümetin ölümüyle ülkemiz, boşluğu doldurulması mümkün olmayan bir değerini kaybetmiştir. Gazetemiz, hükümetin yakınlarına başsağlığı ve sonsuz sabırlar diler. Not: merhumun cenazesi, önce, uzun yıllar yaşamış olduğu Hürriyet caddesinden geçirilecek ve ölümüne kadar içinde barındığı Ümit Apartmanı bodrum katında yapılacak kısa ve sade bir törenden sonra toprağa verilecektir.

3 Aralık 2013 Salı

#gözüüzerimizde



Türkiye Şiir Piyasası’nda İsrail, Gazze’yi bombaladığında Gazze Şiir Antolojisi yapıp binlerce satarak (çoğunu devlete) cebini dolduran İslamcı Şair de bu yazıyı okusun. Biliyorsunuz, Türkiye’de 2013 yılının Haziran ayında iktisadi olarak neoliberal politikaları, özel yaşama müdahale anlamında ise kendi kurdukları Anadolu Şeriatı’nı uygulayan Adalet ve Kalkınma Terör Örgütü; militanlarını halkın üzerine salarak birçok kişiyi öldürdü, binlerce kişiyi sakat bıraktı ve on binlercesini kimyasal bombalarla zehirledi. Direnen insanları ise, darbeci, ulusalcı, mürted, alevi, kâfir, hain, çapulcu, fahişe, ibne diye etiketlemekle kalmadı, refleks direnişini ana muhalefet örgütüne yıkarak kendi kitlesini büyülemeyi başardı. Böylelikle bizim gibiler, piç edildi. Bizim gibiler tamlamasından ne demek istediğimi çok iyi anlıyorsunuz.

Bu gece aldığım bir habere göre aralarında Ahmet Telli, Şükrü Erbaş, Ayten Mutlu, Mehmet Hameş, Sennur Sezer’in de bulunduğu şahıslar, Gezi Şiir Ödülü’nde jüri sıfatıyla bulunacaklarmış. Yarışmanın kimin düzenlendiği hiç umurumda değil. Bu şairler jüri olarak belirlenmişse, bütün bu rezaletin günahı bunların boynunadır. Siz kimsiniz ki şiire ödül veriyorsunuz? Şiiri ödüllendirmek nedir hiç düşündünüz mü? Siz değil misiniz yıllardır şiir ödülleri düzenleyerek, yayınevlerinin şiir editörü olarak genç şiiri kastrasyona uğratmaya çalışan, yazdığınız o iğrenç ikinci yeni taklidi bile olmayan, o slogancı toplumcu gerçekçi şiiri korumaya çalışan. Siz değil misiniz 80 kuşağı şiiri elinizde patladı diye günümüzde de şiiri öldürmeye kasteden. Siz değil misiniz Küçük İskender’lere, Cezmi Ersöz’lere kol kanat gererek gençlerimiz zehirleyen? Siz değil misiniz usta çırak ilişkisi palavrasıyla gençleri kandıran, kimi zaman da etinden sütünden faydalanan, arkada çırak bırakarak yerini muhafaza etmeye çalışan? Neyse bunları geçelim. Bunlar sizin kendi bataklığınızda olan ve bizi ilgilendirmeyen şeyler. Şey diyecektim ben. Gezi. Haa, evet, gezi. Gezi’ye Şiir Yazmak. Biz arkadaşlarımızla aylarca şiir yazmaya utandık biliyor musunuz? Onurumuz ayaklar altına alınıyordu, Gezi kütüphanesinde sabahlıyorduk, işimize, okulumuza gidemiyorduk. Şiir yazacak kalem, bilgisayar ve en önemlisi zamanımız yoktu. Hayatımız tehlikedeydi. Zamanımız olsa bile, olanlara şaşırmaktan aklımıza şiir gelmiyordu. Kitap okuyamıyorduk, sevişemiyorduk, yaşayamıyorduk. Olaylar hafifledikten sonra bile şiir yazmaya utandık. Çünkü orada şiiri aşan şeyler oldu. Şiir huruç eylemişti bir kere. Şairliğimizden, çıkardığımız dergilerden, kitaplardan, fanzinlerden utandık. Şiir sokağı ele geçirmişti. Şiir dili, bedenleri ele geçirmişti. Biz bundan mütemadiyen utandık. Şiirin tecavüzüne uğradık. Tanıdığım hiçbir şair arkadaş şiir yazamadı. Bu tecavüz hepimizde yıllar sonra çeşitli travmalara sebep olacak. Hakkı Zariç demişti: “Gezi’ye şiir yazamıyorsak, yazdığımız şiirlerin altına imzamızı değil, Ethem’in, Ali İsmail’in imzasını atalım.” “Bu da ambalaj olur abi, bu da paket, yapmayalım” demiştim. Ondan da utanmıştık. 


Şimdi siz ey utanmazlar, ne yüzle ne hakla, halkı sahtekârlığa ve riyakârlığa sevk ediyorsunuz, Gezi Şiir Ödülü düzenliyorsunuz, yanınıza bırakacağımızı mı sanıyorsunuz? Biz yazdıysak da çok sonra, utana sıkıla yazdık, sakladık. Ama sizin, pespaye şiir ve gezi anlayışınızla genç şiirimizi zehirlemenize izin vermeyeceğiz. Şiir yarışması başlı başına bir tartışma konusuyken, Gezi ile ilgili bir şiir yarışması yapmak kepazeliğin daniskasıdır. Şimdiye kadar yeterince kendinizi rezil ettiniz. Yaşınızı başınızı almış insanlarsınız, bize saygısızlık yaptırmayın. Gezi’ye etiketsiz, paketsiz, ambalajsız, reklamsız, jürisiz şiirler yazıldıysa yazıldı, yakıldıysa yakıldı. Unutmayın, gözüne isabet eden gaz fişeğiyle bir gözünü kaybeden Sepehr Vahabi’nin “Gözü Üzerimizde”. #gözüüzerimizde

Kuru Otlar Üstüne Üzerine

Yazarın notu: Okuyacağınız yazıda sürpriz bozacak bir yorum bulunmamaktadır. İnsanlar roman okumayı bıraktılar. Film ve dizi izlemeye deva...