Bu Blogda Ara

24 Aralık 2014 Çarşamba

Rıdvan Gecü / Sünepe Hakkında Düşündüklerim

Geçen kitapçıda kapağı ilginç bir kitap gördüm. İnce olduğu için de alıp okuyayım dedim. Kitabın adı Sünepe, kitap şu an bende olmadığı için künyesine bakıp söyleyemiyorum ama az evvel yaptığım internet araştırmasında kitabın türünün “roman” olarak tanımlandığını gördüm. Kitabı bugün bitirdim. Eğlenceliydi. Ama roman değildi. Anlatıydı. Eğer anlatıda da anlaşamazsak mizah kitabı da diyebiliriz. Bunda anlaşabiliriz umarım. Hani çok meşhur bir söz vardır ama tüm meşhur sözler gibi kime ait olduğu belli değildir: “roman her yazılışında yeniden tanımlanır” bıdı bıdı. Romanın yazarı Rıdvan Gecü, genç bir akademisyen, daha evvel yayınladığı bir şiir kitabı da var. Türlerle ilgili daha evvel yazmıştım, hatırlayanlar olacaktır, ben hatırlamıyorum, türlerin kökenine kadar gidebiliriz. Evet, aklıma geldi, sineme ve roman bağlamında bir eleştiri yöneltmiştim Nuri Bilge’nin kış uykusuna, aslında bu kadar tutucu değilimdir ama yeri geldiği için söyleyeyim: Türlerarasılık güzeldir ama günde 5 vakit çoktur. Gecü, 100 sayfa bir şey anlatmış. Sonra 10 sayfa başka bir şey, sonra 2 sayfa başka bir şey. 3 tane öykü var gibi ama değil. Asıl gövdeden iki kişiyi seçip onların hikâyesini ayrıca anlatış. Yeni kahramanlar yaratmış. Dergi mi çıkarıyorsun mübarek! İkincisi gönderme çok. Bir romanda, pastişi yapılan başka bir romana bu kadar çok gönderme yapılırsa o romanın özne’liği gider. Sahicilik kaybolur. Kaybolmaz aslında, zedelenir. Üçüncüsü bu kadar ince roman mı olur? Roman dediğin kalın olur. Buraya kadar olan düşüncelerim, “bu bir romandır” dayatması içindi. Gelelim üslup ve içeriğe.

Gecü, anlatımıyla neşe aktarabiliyor. Bizi kahramanın talihsiz ve fars kıvamındaki içten hesapçı hayatına çekip, şimdiden ve buradan ayırabiliyor. Bunu yaparken de bazı ibretler sunabiliyor. Ayrıca daha evvel hiç rastlamadığım bir üst kurmaca tarzını gördüm bu romanda. Çavdar Tarlası ile ilgili parodi bölümü, birden parodiyi aşıp bambaşka bir üst kurmacaya yelken açıyor. Bu yeni bir şey gördüğüm kadarıyla. En ufak bir metinlerarasılığı görüp heyecan yapan okur bunu anladı mı anlamadı mı bilmiyorum ama büyük bir aydınlanmayı kaçırmış olabilir o bölümde. Şimdilik bu kadar. İkinci okuyuşta daha derine inebilirim.



7 Aralık 2014 Pazar

Kadın, Fukara, Genç, Geleceksiz İsyanı Olarak Taksim Gezi Parkı İsyanı

Natama 3 / Cihat Duman

Bu günlüğü neden tuttuğumu bilmiyorum. Başına gelen hadiseleri unutmaya çalışan bir insan olarak bu iş çok yorucu. Ama gelecekte bunu okuyanlar için eğer bir ibret olacaksa… Aslında buna günlük denemez. Bu metni 13 Haziran 2013 günü 00:08’de yazmaya başladım. Çünkü geçmiş günlerde yazacak zamanım ve motivasyonum yoktu. Olaylar evimin çok yanında cereyan ediyordu ve buna elbette diğer insanlardan daha fazla tepki veriyordum. Vicdanım beni evde tutamıyordu. %50’mi bile evde tutsam belki daha az acı çekecektim. Fakat beraber çay içtiğim, her zaman caddede gördüğüm geleceksiz, plansız, partisiz insanların iktidar tarafından telef edilmeye çalışılmasını sindiremedim. Umumiyetle meydanda olmaya çalıştım. Bir nefes de ben gaz solursam, diğer insanların daha az boğulacağını düşündüm. Twitter’dan anlık düşüncelerimi sürekli belirttim. Olayın sosyolojik boyutundan çok psikolojik boyutu beni ilgilendiriyordu. Olay bir karı koca ilişkisi ya da Freudcu komplekslerle anlatılabilirdi. Roboskî’yi kürtajla, Reyhanlı’yı alkolle kapamak, bu ikisi arasında da sürekli insan bedenine ait dokunulmaz şeylere dokunmaya çalışmak, halkta bir enerji birikmesine yol açmıştı. Eve neden geç geldin, o kadın kim, o adam sana niye SMS attı, çocuğu okuldan kim alacak, babama neden saygısızlık ettin, annem hasta ve bizde kalması gerekiyor türünden bir savaşım bir karı koca muharebesinin temsiliydi. Biriken eş diğer eşi ya öldürür ya da boşar. Başka açıdan bakacak olursak özgürlüğü ana, Tayyip’i baba yerine koyup hadım edilmekten korkan neslin babayı öldürmeye çalışmasıydı. Benlik işgal altındaydı ve polisin maksadı aşan müdahalelerine gençler mizahla ve pasif direnişle mukabele ediyordu. Kimse silah çekmedi. Fakat refleksler görevdeydi. Gazı soluyan ve solunum sistemi çöken genç küfrediyordu. O yetmezse dükkânların kepenklerine vuruyordu. O da yetmezse taş atıyordu. Fakat taşlar yetişmiyor ve hiçbir polis bu taşlardan yaralanmıyordu. Belki yararlanıyordu diyebiliriz. 

27 Mayıs Pazartesi

Taksim Gezi Parkı’nın kuzey kısmının bitişinde dozerlerin ağaçları söktüğü haberi Twitter’dan yayıldı. Haberi duyan 50 kişi gece vakti mekâna gitti ve dozerlerin önünde durdu. Durum emniyet güçlerine haber verilince sabaha karşı direnen 50 kişiye biber gazı ile müdahale edildi. Haksız ve orantısız güç kullanıldığını öğrenen milletvekili Sırrı Süreyya Önder, sabah dozerin önüne çıkarak gaz atılmasını engelledi ve olay haber sitelerine taşındı. 

28 Mayıs Salı

Natama Dergisi’nin Ömer Hayyam’da toplantısı var. Çıkışta parka gidiyoruz. Parkta şenlik var. Yaklaşık 3.000 kişi parkta toplanmış. Bir yandan davullar çalınıyor bir yandan kurulan platformdan insanlar düşüncelerini dile getiriyorlar. Gece yarısı eve dönerken yolda duvar şairi Atilla Çapraz ile karşılaşıyoruz. Olayları anlatıyorum mercimek içerken. Ağaçları söküyor iktidar Atilla Abi! “Kâğıt paraları bittiği içindir,” diyerek kendine hayran bıraktırmasını biliyor. 

29 Mayıs Çarşamba

Gezi Parkı’na şair Y (ekmek parası uğrunda AKP ile yoğun ilişkisi olan bir şirkette çalışmak zorunda, anne ve babası mütedeyyin) ile gittik. 1.000 kişilik bir kalabalık var idi. Sağlık sorunlarımdan dolayı parktan ayrıldık. Sabah aldığım haberlere göre o gecenin sabahında polis tekrar orantısız güç kullanmış. Gaz sıkmış ve çadırları yıkmış. 30 adet çadır vardı. 

30 Mayıs Perşembe

Polislere karşı kitap okuyan direnişçilerin fotoğraflarının yayılması üzerine Fornier’in Son Siyah Saçım adlı kitabını alıp parka gittim. Gideceğimi Twitter’dan yazdığım için oraya 10 tane arkadaş geldi. Saatlerce oturduk ve kitap okuduk. Ben kitabı bitirdim. Asyak (9) geldi anne ve babasıyla. Fotoğrafımızı çektiler. A, G, S, R geldi. S (AK Parti’ye bağlı belediyede çalışıyor ekmek parası için, Kürtçü…) kitabımı getirmiş. İmzaladım. Tiyatro sanatçıları geldi ve kalabalığı coşturan laflar ettiler. Sabah baskın olacağı endişesiyle evime gittim. Sabah G mesaj atmış. “Gaz bombalarıyla geldiler.” 

Soundcloud Sitesinde Şiirlerimi Seslendirenler

Kuru Otlar Üstüne Üzerine

Yazarın notu: Okuyacağınız yazıda sürpriz bozacak bir yorum bulunmamaktadır. İnsanlar roman okumayı bıraktılar. Film ve dizi izlemeye deva...