Anlamın reddedilmesi, enformasyon fazlasına maruz kalan bizim gibi toplumlarda olanaklı tek direniş biçimidir. Yaşamlarımızı ele geçiren söz konusu enformasyon iktidarına karşı direnebilmek adına yapabileceğimiz tek şey imgeleri yalnızca gösterenler, yalnızca yüzeysel görünüşler olarak kabul etmek bunların anlamları ile gösterdiklerini reddetmektir.[1]
O halde, ekranların yüzeysel sanallığında, temsilin sonuna, bizatihi imgenin sonuna vardık.[2]
Eski çağlarda bir Anadolu uygarlığı olan İskitler, komşuları Persler’e bir kuş, bir fare, bir kurbağa ve beş tane de ok göndererek şu mesajı iletmek isterlermiş: Eğer bir kuş gibi uçmayı, bir fare gibi toprağın altında gizlenmeyi ya da bir kurbağa gibi bataklıklarda sıçramayı bilmiyorsanız bizimle savaşmayı denemeyin. Aksi halde oklarımızın altında can verirsiniz.[3] İleten ile iletilen arasındaki mesafe, küresel iletişim imkânları kullanılanı beri ortadan kalkmış durumda. Sadece mesafe değil, o aralıkta bulunması gereken zaman da artık yok. İleten ve iletilen arasında hiçbir şey olmadığı için bu ikisini aynı enformasyon ağına bağlı aynı kişiler/nesneler olduğunu söyleyebiliriz. Bu durumda iki gerçekle karşı karşıya kalacağız: İletişimin artık imkânsız olduğu ya da iletişimi yeniden tanımlamanın gerekliliği. Bu kadar ciddi bir yere girmeden bir başka iletişim biçimi olan şiir ile internet arasındaki vaziyeti yorumlamak gerekir.
Baudrillard’dan sıkça okuduğumuz ‘simülasyon’ fizik bilimine ait bir kavramdır. Simülasyon, sayı hesap boncuğunun hesap makinesine uyarlanmasını anlatan bir kelime.[4] Hesap makinesi bu durumda bir simülakr oluyor. Aynı şekilde bir insanın internet aracılığıyla bir profil oluşturması (örneğin Facebook profili), varlık göstermesi iletişimden ziyade simülasyonu ilgilendirmektedir. Daha da açacak olursak bir şairin Facebook gibi kapalı ya da Twitter/Blog benzeri açık ortamlarda var olması hem şiiri, hem iletişimi hem de simülasyon bilimini ilgilendirir. Şairin, bir birey olarak internette var olması, kendini taklidin ötesinde bir simulakr olarak yeniden var etmesinde yazmaya değer bir yan yok. Elbette akrabalarıyla Facebook’ta iletişime geçebilir. Bir Twitter hesabı açıp başta cumhurbaşkanımız olmak üzere bazı bakanları, köşe yazarlarını ve ünlü olarak saygı/sevgi duyduğu insanları takip ederek onlardan haberdar olur. Kültürlenir, bilgilenir. Bunun konumuzla bir ilgisi yok. Hakeza bir birey olarak şairin internette zaman öldürmesi, ihmal edilme tehlikesiyle karşı karşıya olabilecekleri ihmal etmesi, uyku/yemek/kemik düzenini bozması kendi özel hayatıyla ilgilidir. Gelgelelim bir birey olarak şair hem şiire başladıktan sonra internetle tanışan (internetin yoğun olarak kullanılmaya başlanması 1990’ın ikinci yarısından sonradır) hem de gözünü internete açan (‘90 doğumlu çocuklar) birisi olarak bu teknolojik durumdan etkilenecektir. Üretim biçimi, amacı da ona göre değişecektir. Bu bakımdan daha evvel Deleuze’ün sinema ve üretim için söylediklerini biz internet ve üretim konusuna uyarlayabiliriz.[5] İkinci olarak şairin internette yukarıda saydığımız hususi ya da umumi mecralarda “şair” olarak bulunması ihtimalidir.