Bu metin; Kadir Yanaç, Nazmi Cihan Beken ve Cihat Duman/Ben tarafından 20.05.2012 tarihinde Ankara/Yüzyıl'da ortak biçimde yazılmıştır.
Gece topal
bir orospu gibi içimize girdi. Uluyan köpekler kimin umrunda. Kabuk bağlamış,
kurtlanmış bölgeleri kimin umrunda. Hayatın anlamının dolu bağırsaklarımızdaki
ölü balık parçaları arasına sıkıştırılmış olduğunu düşünüyorduk, hiç sevilmemiş
ölü balık parçaları, ölüsü bile sikilmiş ölü balık parçaları.
Karakter,
açık kalp ameliyatının düğününde kimseye çeyrek takamamış bir insanın durumu
değilse, en iyi ihtimalle bir gofrete insan olabilir. Çünkü gofret simitten
daha ucuzdur BİM’de. Sabahın yedisinde aranmış olması, orada ölen kadının, evini
İKEA’dan aldığı mobilyalarla donatan kadının açık ve derin yaralarını tedavi
edemezdi. Dünya olduğu gibi ölen her şeydi, sigara dumanını çocukluğundan beri
sevmiyordu. Çocukluğundan beri ölü sevmekten ve meleklerin günahsız oluşuyla
kendine yepyeni bir mağlubiyet sağlamaktan yorgun düşmüş, yorgunluğunu Türk
Standartları Enstitüsüne elektronik posta yoluyla ebeveyni anlamında utanç duyuyordu. Elbise
askılarının sağladığı konforu bir anlığına unutup, bu askıları beşinci kattan
aşağıya bıraktı. Sonra dolu bağırsaklarından çıkacak gazetesini nasıl kamufle
edeceğini bilemeden ve montunu da çıkarmadan oradan oraya süzülmeye başladı, ben
niye gidip cemaat evinde kalmadım diye yakınarak burnunu duvara sürttü. Biz hep
evimize gelen kızlara yedek yataklarımızda kurban bayramı yaşattık. Kesikleri
kesiklerimiz anlamına gelmese de pedleri pedlerimiz anlamına anksiyete
değerinde geliyordu. Narenciye
tarlalarından toplanmış, kendine acı vermelerin tedavisinde kullanılan
merhemleri de unuttu. Ipıslak trenleri, nadide kotları, Behzat Uygur’ları,
Behzat Hun’ları, Süheyl Göktürk’lerini, çakmak varmışları, Orhan Pamuk’ları, Zizek yamukları, Cihat vurmaları,
popo hurmaları, bosford osurmalarını, Amerikan gücünün gerileyişleri, sistem
sexleri, atmıklı peçeteleri… Sonu Zor yaz. Bu hikaye yazılırken kendini Müslüm
Gürses zanneden bir özne tıpkı Müslüm Gürses konserinde lirizmi ilk defa bulmuş
gibi göbek deliğini annesine bağladı ve kara panterlerin diğer sevgilisi Jean Seberg
ile dünya evine çıktı. Bacağı kanıyordu. Kanaması durdurulamayan bir motor evin
önünden saatte -140 kilometre hızla kan bağışladı.
“Söyle
buldun mu aradığın aşkı söyle yoksa yalnız mısın sen yine benim gibi boynu
bükük gözü yaşlı bir başına.”
Ben kıvırcık
saçların, meme ucu bulunmayan büyük memelerin, yuvarlak kalçaların, hiç montla
sevişmemiş bacakların, birisini etkilemek için mevzubahis birisine hediye
edilmemiş kitapların, bir yerden bir yere gidecekken aceleyle hazırlanmamış
valizlerin, sessiz kaldığı için sesi olmadığı düşünülen neşeli şahsiyetlerin ve
yaz başlangıcında külot giymediği için yüceltilen hazırlık okumuş kızların ve
aynı biçimde sakalını nasıl keseceğini bir türlü belirleyemeyen hazırlık okuyan
erkelerin içinden geçen sulu, tehlikeli balıkların anlayamayacağı bir dilden
narenciye tarlalarından narenciye tarlarından cümlenin başını unuttum. Kitaplık olmadığı için üzülen tahtaların,
kırmızı renkli kondom kullanmasının ardından kapıldığı hissi iyi biliyorduk.
Kasıkları kaşınıyordu, kasıklarını rahat rahat kaşıyamadığı için mutsuzdu,
açtırdığı şarkı yeterli sevgiyi görmediği için mutsuzdu. Sessizlik çok güzeldi
bir haftalık mizah dergisi gibi. Tanıdığım en güzel tanıdığım en güzel tanıdığım
en güzel.
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSil