Kamyonlar kavun taşır ve ben boyuna onu düşünürdüm. Soldaki giriş cümlem iki dizenin tek dize haline getirilmiş şekli. “Kamyonlar kavun taşır ve ben” ilk dize, “boyuna onu düşünürdüm” ikinci dize. Cahit Külebi’nin İstanbul şiiri böyle başlıyor. Zannımca Türkçedeki en güzel beyittir bu. Bazı bazı abarttığım olur şiirleri. Ama uzun zamandır içimde yarıştırdığım dizelerden galip gelen hep bu oluyor. Bir keresinde Zarifoğlu’nun “kanama dolabını taşır gibi gidiyorsun” dizesini şampiyon yapmıştım mesela. Fakat “kavunlu şiir” hiç aklımdan çıkmıyor. Cahit Külebi ile alakalı bildiğim tek şey şair bir avukat olduğu. Yine hatırladığım kadarıyla serbest bir avukat değil, bir kamu kurumunun avukatı. Bu kadar. Takdir edersiniz ki onca ünlü(!) şair arasından Külebi’yi bir kere daha araştırmadan okura aktarmak çok zor. Fakat konu bu kez şairin hayatı değil maalesef, bilakis(!) şiiri. Bu dizede (artık beyit demeyeceğim) ilk göze çarpan şey “ka” sesinin kamyon ve kavun kelimelerindeki tekrarı (aliterasyon) ile “taşır” ve “düşünürdüm” kelimelerindeki “ş” harfinin tekrarıdır. Bunun dışında mecaz, teşbih, istiare, mübalağa göremeyiz dizede. Yani burada bize okullarda öğretilen sehl-i mümteni (kolay söyleyiş) sanatı vardır diyebiliriz. Kolay söyleme, bir daha söylenmesi mümkün olmayanı söyleme yalnızca dışardan bakıldığında anlaşılabilecek bir şey değildir. Onu denemeliyiz. Karşılaştırmalıyız ve manasına eğilmeliyiz. Şair, neden kavun taşıyan kamyonlar ile maşuk/ arzu nesnesi arasında bağlantı kurmuş bir zamanlar? Elbette şöyle bir sav atılabilir masaya: Âşık, saçma münasebetler kurabilir iki şey arasında. Bunun peşine mi düşeceğiz? Düşelim. Hedef ile kendisi arasında uzun bir yolun olduğu anlaşılır eğer dizede kamyon geçiyorsa. Kamyonlar şehirlerarası belki de uluslararası nakliyat yaparlar genelde. Kamyon’daki bu uzaklık kalıntısı/bulaşığı dizeye güç verir. Kavun taşındığına göre bu kamyonlarda şairimiz taşradan sesleniyor demektir. Çünkü merkezden taşraya başka şeyler/ teknoloji/ ambalaj/ bir zamanlar taşrada olanların toplanıp kendilerini sömürttükleri fabrikalardan üretilmiş metalar taşınır hâlihazırda taşrada olan akrabalarına. İşte kavun kelimesi bu kadar sert bir kelimedir. Yönü belirler. Geleneksel şiirde görmeye alışık olmadığımız kamyon ve kavun kelimeleri, bu dizelerde birleşerek adeta şiirin malı hatta şiire mal olmuşlardır ossaat. Külebi, sosyal medyada birçoklarının paylaştığı şekilde “ve ben seni düşünürdüm” dememiş “ve ben onu düşünürdüm” demiş. Bir zamanlar köyde bulunan ama köylü olmayan bir şair Külebi çünkü yazdığı şeyin mektup değil, şiir olduğunu, ikinci tekil şahsa seslenmenin ancak bir mektupta/ dilekçede ve sair türlerde mümkün olabileceğini çok iyi biliyor. İncelememiz gereken sadece boyuna kelimesi kaldı sanırım. Sözcüğün anlamı şudur: Uzunlamasına. Fakat açık ki şair burada sürekli/ daima/ aralıksız/ anlamına gelen ve Anadolu’nun muhtelif yörelerinde boy’na/ boyuna şeklinde telaffuz edilen kelimeyi seçmiştir. “Onu” kelimesinden önce de geldiği için daima/ sürekli/ aralıksız kelimelerinden ses olarak daha kaliteli, “o” ve “u” harfini içeren “boyuna”yı tercih etmesi anlaşılırdır. Hem de bir zamanlar taşrada olduğunu bize anlatabilmektedir. Bir taşla iki kuş. Şiirin devamını internette bulup okuyabilirsiniz. Ya da merak edip kitabını alabilirsiniz.
Cihat Duman
Bu yazı Kafkaokur'un Kasım 2019 sayısında neşredilmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder