Bir gün beni kimse durduramayacak. Ve kendimi rezil
etmeme izin verilmedikçe, ben de el alemi rezil etmeğe
devam edeceğim. Ve herkes kaybedecek bu yüzden. (Hikmet Benol)
Sonra her yerde yasakladılar beni. (Hikmet Benol)
Karşı cinse olan tutkulu bağlılığın riyâkarlık olduğunu bilmek insanı özelleştirir. Tehlikeli Oyunlar1 romanının Hikmet Benol’ü bu özel adamlardan sadece biridir. Hikmet, karısı Sevgi’den ayrıldıktan sonra bir gecekonduya yerleşir. Alt katta dul kadın Nurhayat Hanım ve üst katta Emekli Albay Hüsamettin Tambay ikâmet etmektedir. Bu durum, Hikmet tarafından dul kadının oğlu Hidayet’e yazılan mektupta şöyle tasvir edilir: “Oğlum Hidayet. Biz burada gerçek, hayal, ve anılarla birlikte gayet sıkışık bir vaziyetlerde bulunuyoruz. Üst katta Hüsamettin Bey albayım, alt katta bildiğiniz gibi Nurhayat valideniz.” Hikâyenin gözüken yanı bizi aldatmasın sakın! Olaylar, kişiler ve zaman tamamen Hikmet’in bir kurmacasıdır. Burada Oğuz Atay’ın adını anmak bile istemiyorum. Çünkü roman boyunca Oğuz Atay, tanrı anlatıcı, etliye sütlüye pek de karışmaz. Sadece belli yerlerde duruma el koyarak Hikmet’i yönlendirir. Hikmet, roman boyunca eski karısı Sevgi’nin kendisine işlediği zulümleri anlatır, anlattırır ve Bilge’nin bu boşanma üzerindeki etkilerini tartışır. (Sen hiç evlenmedin, Sermet. Bilemezsin. İnsana öyle bir bakarlar ki, yaptığın hiçbir işi ciddiye alamazsın.) Hikmet karşı cins üzerindeki düşünceleri ve kendi iç konuşmaları ile tam bir anti kahramandır. Mevzu, süper egosu güçsüz okurlarca daha iyi anlaşılabilir kanaatindeyim.
Mesele, Hikmet’in yaşadıklarını anlatmak değil, Hikmet’in karşı cins üzerine geliştirdiği düşünceyi irdeleyerek aslında ne çeşit bir aşk anlayışına sahip olduğunu açıklamaktır. Hikmet, kendi hayvanlığına iman etmiş bir bireydir. Gerçeğin bu denli farkında olmak -Dostoyevski deyimiyle- onun kendisine saygı duymasını engellemektedir. Kendisine saygı duyulmasını istemeyen bir insan da başkalarından gelen saygıya ve sevgiye karşılık veremez. Başkasından gelen iltifatları küfür olarak addeder. Hikmet, bunu çözdükten sonra oyunlar oynamak zorunda kalmış ve romanın sonunda intihar ederek oyuna son vermiştir.
Hikmet, kendi kişisel tarihinden başlayarak tüm tarihe olan inancını yitirmiştir. Silinen belleğini ise geçmişi sürekli yeniden kurgulayarak tamir etmeye çalışır. Zaten hayalinde kurduğu Emekli Albay Hüsamettin Tambay da tarihe meraklı bir şahsiyettir. Hikmet’in tarihe inancı olan biriyle roman boyunca hasbıhal etmesi en başta çelişki olarak gözükebilir. Fakat emekli albayın tarihle ilgili olan konuşmalarını istihza ile provoke eden Hikmet, tarih karşısında sürekli galibiyetler almaktadır. Hikmet’in kendisine olan aşkı, hayatı boyunca ona yetmiş gözükmektedir. Ve yine kendisine olan aşkı, hayatına mal olmuştur: İntihar. Narkissos’un malamat ruhu iş başındadır.
Sevgi Düşmanlığı
Hikmet, Sevgi ile evlendikten kısa bir süre sonra sebebini bilmediğimiz (hayır biliyoruz, aşağıda açıklıyoruz) bir nedenden ötürü bulaşık yıkamaya başlamıştır. Öyle ki bu durum onu fazlasıyla üzmüş ve bununla ilgili anılara dalarken ayrıntılı tasvire sürüklemiştir. Karısından azar işitmemek için kurulama beziyle bulaşıkları kuruladığını anlatır. Ama tüm çabalarına rağmen Sevgi, bir bahane bulup ona sataşmaktadır. “Beni bu kadar seven ve ikide bir kollarını boynuma saran kadın neden böyle önemsiz bir mesele için beni azarlamıştı?” […] “Ben de azarlanınca Sevgi’nin böyle kötü yanlarını ve çok güzel filan olmadığını hatırlardım.” Hikmet albay ile şöyle dertleşir: “Karım düşündüğü için, ev işlerini de ben görüyordum albayım. Çok düşünceli kadındı: Durmadan düşünürdü.” Hikmet, öcünü almıştır: “Onu hayalimde kötü durumlara düşürerek intikam alırdım.”
Hikmet’i, hem oyunun sonunu bilen bir oyuncu olarak Sevgi ile sahnede hem de aynı zamanda salonda yalnız başına bu oyunu izleyen bir seyirci olarak tasvir edebiliriz. Hikmet, hayat oyununda dışardan Sevgi ile evlidir. Akrabaları vardır. Ona enişte diyen baldızları vardır. Hikmet bu oyunda “damat sevgisinin insan sevgisine oranla çok kısa sürdüğünü” anlamıştır bir kere. Hikmet, bu oyunun sonunu bildiğini, diğerlerinden gizlemek zorundadır. Aynı zamanda izleyici olduğunu kimseye çaktırmamalıdır. Ve bir izleyici olarak sonu, şu düşüncelerle hazırlamaya çalışır: “Ve sana izin verdim ki, bilmeden yaptığın eziyet artsın. Ve sonunda artık dayanamıyorum diyebilmek için ben de bilmeden bu oyunu oynadım sana. Ve bulaşıkları yıkadım. Ve bütün sözlerimi kesmene izin verdim. Ben ki bu konuda kimseye yetki vermemişimdir. Oysa elimin tersiyle seni yıkabilirim. Bıraktım ki, sen kendi sonunu hazırla. Ve bana bütün yaptıklarını bir bir aklımda tuttum.”
Bilge Olayı
Bilge, Sevgi’nin arkadaşıdır. Hikmet, Bilge’ye göz koymuştur. Fakat o da Sevgi gibi güzel değildir. (Zaten bize güzelleri düşmez albayım.) Buna rağmen Hikmet, her fırsatta Bilge’nin bacaklarına bakmaktadır. Bacakları ile ilgili yorumlar yapmaktadır. Hikmet, Bilge’yi de arzu nesnesi yapmıştır. Bilge, Sevgi’nin arkadaşı olduğu için daha gerçekçidir. (Ben de böyle bir hobi seçtim kendime: Sevgi’nin arkadaşlarıyla yatmayı düşünme hobisi. Bu, bende nasıl ve ne zaman başladı? Meçhul kadın fazla soyut kalıyordu albayım.) Bilge’nin Sevgi’den tek farkı ise yasal olmamasıdır. İlişkilerini kimse bilmemektedir. Bu birliktelikten dolayı kimse ona “enişte” dememektedir. Bu sebeple Hikmet’in Bilge’ye duyduğu arzu yavaş yavaş yerini şefkate bırakmıştır. Fakat bu da Hikmet için tehlikeli bir duygu olduğu için Bilge’den ayrılmıştır. Mektup ekteki zarfın içindedir. [Sevgili Bilge, Bana bir mektup yazmış olsaydın, ben de sana cevap vermiş olsaydım. Ya da son buluşmamızda büyük bir fırtına kopmuş olsaydı aramızda ve birçok söz yarım kalsaydı, birçok mesele çözüme bağlanamadan büyük bir öfke ve şiddet içinde ayrılmış olsaydık da yazmak, anlatmak, birbirini seven iki insan olarak konuşmak kaçınılmaz olsaydı. Sana, durup dururken yazmak zorunda kalmasaydım. Bütün meselelerden kaçtığım gibi uzaklaşmasaydım senden de. İnsanları, eski karıma yapmış olduğum gibi, büyük bir boşluk içinde bırakmasaydım...]
Şiir Düşmanlığı
Biz de aşk, şiir gibi kelimeler genelde aynı cümlede geçer. Biz millet olarak bazen bu ikisini birbirine karıştırırız. Hikmet hassas adamdır. Her hassas adam gibi şiir düşmanıdır. Albayın şiir okuma teşebbüsüne karşı “yahu bu adam düpedüz şiir okuyacak. Oku albayım oku. Bizde herkese yetecek kadar utanç var” diyecek kadar şiirden nefret etmektedir.
Ger(e)çekler
Şimdi Hikmet, aşk ya da şiir düşmanı filan değildir. Başlığı unutalım. Hikmet âşık bir şairdir. Hikmet’in zehirli gibi gözüken düşünce ve eylemleri kimseye zarar vermemiştir. Hikmet’in temel problemi kadınla dolduramadığı yeri neyle dolduracağını bilememesidir. Bu bakımdan hikmet cahildir. Çünkü intihar etmiştir. Hikmet, düzyazı ile doldurduğu yeri, şiirle dolduramadığı için şiirden nefret eder gözükmektedir. Bu da koca bir yalandır. Hikmet şairdir. Asıl nefret ettiği şey ise şiirsellik ve şairaneliktir. Hikmet ya da tüm Hikmetler (işi öylesine şakaya getiririm ki gerçeğin anlamı kalmaz) koordineli çalışan bir ekip gibidir. Hem aşkta hem kumarda hem de şiirde kazanırlar. Tüm ‘son gülen’lerin yaptığı gibi. Ha-ha.
1-Oğuz Atay, Tehlikeli Oyunlar, İletişim Yayınları, Tüm alıntılar bu kitaptandır.
Bilge, Sevgi’nin arkadaşı değildir. Bilge. Hikmet'in arkadaşının -ismini hatırlayamadım- sevgilisidir. Bilge ile öyle tanışır.
YanıtlaSil