ARTER hem bana çok yakın hem de umumiyetle güzel sergilere ev
sahipliği yapıyor. Şimdilerde Mona Hatoum’un “Hâlâ Buradasın” (You Are Still Here) adlı sergisi var ARTER^de. Mayıs’ın sonuna kadar da işlek olacak. Daha girişte
Globe (2007) adlı iş dikkatimi çekince serginin diğer işlerini görmek için
ciddiyetle sabırsızlandım. Globe hakkında tanıtım kitapçığında aynen şunlar
yazıyor:
"Kafesi andıran bu küre ortalama insan boyunda ve ekseni dünyayla aynı
derecede eğik. Ortaçağ pencere parmaklıklarına benzer bir biçimde birbirine
örülmüş çelik çubuklarıyla bu heykel, her an yuvarlanabilecek ağır bir kafes
gibi görünüyor. Bu bütün coğrafi ve siyasi sınırlardan arındırılmış “küre”,
ancak bir kişinin sığabileceği bir hücreye dönüşüyor.” Hani bir laf vardır: “İnsanı büyütsen dünya,
dünyayı küçültsen insan olur.” Bedene
hapsolmuş ruhun farkındalığını bu küre karşısında hissedebiliyorsun. Daha doğru
bir ifadeyle demirden örülmüş bu küre ile empati kurabiliyorsun. Çünkü çok
şeker.
Herhangi bir nesnenin ölçeği ile oynanarak yapılan işlerden
diğerleri de Daybed, Grater Divide ve Worry Beads. Grater Divide’da Victoria
dönemine ait katlanabilir bir peynir rendesi gerçek bir paravan büyüklüğüne
getirilerek boyutların devasalaştığı sürrealist bir etki kazanıyor. Daybet ise,
kenardan zarifçe kıvrılan bir peynir rendesini esas alıyor. Hatoum’un kendine
özgü bir kara mizahla yatak boyutlarına getirdiği bu heykel, rahat bi uyku yerine, rahatsızlık
ve acı vaat ediyor. Her an rüyada rendelenebilirsiniz. Worry Beads ise
neredeyse top güllesi büyüklüğünde taneleri olan 33’lük bir tesbih.
Deep Thorat: Endoskopi, koloskopi ve ekografi için
uzmanlaşmış tıbbi ekipmanlar aracılığıyla çekilen bir video. Yediklerimizin
sindirim sistemi içindeki yolculuğunu anlatıyor. Kamera ağızdan başlayıp mide
ve bağırsaklardan geçerek anüse ulaşıyor. Sonra tekrar anüsten başlayarak ağza doğru
geliyor. Korkunç tabii. Sanatın, tıbbi imkânları da malzeme yaparak iğdiş
edilmesi. İlginç. Video bir lokantanın usulüne uygun bir biçimde düzenlenmiş
standart masasının üzerinde duran bir tabağın içinde izleniyor. Aklıma
Stanizlaw Lem’in “Hayali Büyüklük”(Pinhan Yay, 2012) adlı kitabının girişi
geldi: Birkaç yıl önce sanatçılar
cankurtarıcı olarak ölüme sarıldılar. Anatomi ve histoloji atlaslarını donanıp,
nü’lerin karınlarını deşmeye, bağırsaklarını çıkarmaya, etimizin haklı
nedenlerle gözlerden saklandığı utanç verici ıvız zıvırımızın pörsümüş
çirkinliğini tuallerine boşaltmaya başladılar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder