Umutsuzluk ile mutsuzluk arasında fark var mı? U’dan başka?
Olmadı. Böyle başlanmaz. Yarın ne kadar sürer? Sonsuzluk ve bir gün kadar. Soru ile başlanmaz. Sorunun olduğu
yerde geleceğe işaret eden bir cevap vardır. Buna gerek yok. Gelecek yoktur
çünkü. İyi film, seyirciye bildiği kavramları… Böyle değil. İyi sanat,
tüketicisine bildiği kavramları yeniden düşündürten ve böylelikle bu düşünce
ile tüketicisini değiştiren, onu başka bir insan yapan sanattır. Belmin
Söylemez’in dün akşam İstanbul Film Festivali’nde prömiyeri yapılan filmi Şimdiki Zaman beni mutsuzluk ve
umutsuzluk konuları hakkında tekrar düşünmeye sevk etti. Film, işsiz kalan Mina’nın
(Sanem Öge) bir fal kafede iş bulması ve Amerika’ya gitmek için para
biriktirmesini anlatıyor. Aslında filmin anlattığı bir şey yok. Aşk, yalnızlık,
göç etme isteği, yersiz yurtsuzluk, kıskançlık, çaresizlik, kimsesizlik… Her şeyden
bir parça anlatılıyor. Hayatta da böyle değil mi zaten? Modern birey, durumlara
tam odaklanamıyor. Durumların ortasında boğuşma halinde olan bir özne var. Mina
da aynen bu şekilde patron gibi olmayan bir patronla (Ozan Bilen)
tanımlanamayacak bir şey yaşıyor. Daha doğrusu yaşayamıyor. Arkadaş gibi
olmayan bir arkadaşı ile dostluk gibi durmayan bir dostluk durumu içerisinde.
(Özellikle eve ilk geldiğinde odadan çıktıktan sonra cüzdanı kontrol etmesi) Mina’nın
neden yalnız kaldığını anlayamıyoruz. Öncesinde ne iş yaptığı, kimden
ayrıldığı, Amerika’ya gitmek istemesinin gerçek nedeni, banka kullanmaması gibi
soruların cevabı yok. Ve bunları merak etmiyoruz. Çünkü filmde karakterler ve olaylar
çok hesaplı ve programlı bir şekilde ayarlanmış. Bi kere oyunculuklar çok iyi.
Sanem Öge, Ozan Bilen ve Şenay Aydın çok iyi bir üçlü olmuş. Özellikle Sanem
Öge, adeta oynadığı karaktere japon yapıştırıcısı ile yapışmış.
Filmin bir temasının da fal olması filmi şiirsel kılmış. Filmin
çeşitli telve görselleri ile bezenmesi ise dinlendirici etki yapmış. Fallarına bakılan kimselerin verdiği tepkiler
filmin gerçeklik dozunu arttırmış. Hem mesela bir dövizci neden müşterisinin
gözüne bakmaz, selamını almaz? (Umumi tuvalet işletmecileri de öyledir)
Nihayetinde Mina köküne kadar mutsuz ve umutsuzdur. Nihayetinde tüm insanlık
köküne kadar mutsuz ve umutsuz. Nihayetinde Mina kadar saygılı, sessiz, sevgi
dolu, sakin olsak da yeri geldiğinde telefonu yere çarpıyoruz. Nihayetinde genç
kızlar kendi aralarında dedikodu yaparken birine “evli” demek yerine yüzük parmaklarını
işaret ediyorlar. Nihayetinde biz de Mina gibi uykuyu en çok ölüme
benzettiğimiz için yataklarımıza gidiyoruz her gece. Çekiyoruz, çeeeek…
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSil