Bu Blogda Ara

20 Temmuz 2012 Cuma

Süs Eşekleri Ve Süs Eşekliği Üzerine



Sanayi Devrimi bizim köyde 1983-1984 civarı oluyor sanırım: Elektrik geliyor. (Yanlış hatırlamıyorsam su 2001’de gelmişti.) Traktör denen şey de yine aynı tarihlerde yavaş yavaş köye giriş yapmış. Tarımla geçinen bizimkiler, traktör çıktıktan sonra ne hikmetse eşekleri doğaya saldılar. Eşeklerle kurdukları hukuk birden ortadan kayboldu. Bunu bir nebze anlayabiliyorum. Fakat benim anlamadığım şey, traktörü olduğu halde eşeklerini hâlâ besleyen, onlara bir nevi süs hayvanı muamelesi yapan şahıslar. Ben bunlara süs eşeği diyorum. Bu durumu açacağım. Fakat öncesinde eşeklerle ilgili hem bilgi vereyim hem de şahsi deneyimlerimi aktarayım.

Benim hiç eşeğim olmadı. Kendimi bildim bileli traktör kullanıyorum. Önceleri Başak 12’imiz vardı. Sonra Massey Ferguson 255 aldık. O sıralar kaysı değerliydi tabii. Sene 1991, ben 7 yaşındayım. Bir senelik mahsul ile bir traktör alınabiliyordu. Traktörü olmayan köylüler eşek kullanmaya devam ediyorlardı. Genelde beyaz renkli eşeklerdi bunlar. Biz çocukları “seni eşeğe bindireyim mi” diyerek mutlu eden insanlarla doluydu etraf. Suya giderken eşeğe bindirildim. Bindiğim yere palan deniyor. Bir de keşkere var: Sağlı sollu yük taşımak için. Fakat bunların hiç önemi yok. Bunları bilsek ne olur bilmesek ne? Gerçeklere yaklaşmadık bile. Eşeklerin taşıdığı onca yüke rağmen sürekli sopa yemelerini, acı anırışlarını, düşünceli surat yapılarını, öldükten sonra çaya bırakıldığını ve leş koktuğunu anlatmadım bile. Eşekler Anadolu’da hiçbir zaman hayvandan sayılmadı. Tecavüze uğradılar, dayak yediler, kapatıldılar, köle gibi kullanıldılar. Kedilerin ve köpeklerin şımartılması, sevilip-sayılması karşısında kahroldular.


Sanayi Devrimi sonucu traktörün yaygınlaşması ile gözden düşen eşek, şimdilerde de şehirleşme sonucu unutulma tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. Birisini unutmak, onu öldürmekle eş değerdir, bilen bilir. Toplum olarak eşekleri unuttuk. Soyları tükenmek üzere. İşte tam burada bir ara form olarak değerlendirdiğim süs eşekliği büyük önem kazanmaktadır. Hem soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya kalan eşeklerin ve eşekliğin yapısını değiştirmek hem de zaten a aposteriori ahırda süs hayvanı olarak saklanmaya başlanan eşeklerin bu durumunu toplumsallaştırmak için süs eşekliğini şehirlere taşımamız gerekiyor. Kırsalda yük taşımak ya da binmek için kullanılmayan fakat beslenmeye devam edilen eşeklerin, eşek ırkının genlerini de değiştireceği gerçeğini göz ardı etmeyelim. Evcilleştirilmesi neredeyse 2.500 yılı bulan eşekleri (ki evcilleştikten sonra biçimini bozmayan tek hayvandır) tekrar vahşileştirmenin insanlık için bir fayda sağlamayacağını biliyoruz. Dolayısı ile süs eşeklerinin şehirlerde, özellikle AVM’lerde kullanılabileceği kanaatindeyim. Bir nevi stajyer insan da diyebileceğimiz bu süs eşekleri, modern insanı alışveriş yaparken ibretle izleyecek ve 2.000 yıl sonra insan olduğunda bazı meseleleri halletmiş olarak hayatına devam edecektir. Sadece alışveriş merkezleri de değil mesela banka şubelerinde ortada felsefi bir sorun gibi duran o kalıp halindeki sıkıntıyı/tekdüzeliği ortamdaki bir eşekle şipşak çözüveririz. Bir banka şubesinde tatlı tatlı kulaklarını ve kuyruğunu sallayan, anıran bir eşek kimi mutlu etmez ki? Üstelik süs eşekleri yeni iş alanlarının ortaya çıkmasına da sebep olacak ve alt sınıftan insanların daha rahat yaşamasını da sağlayabilecektir. Eşeğin temizliği ve bakımı için vazifelendirilen işçilerin maaşı, sermaye denen kocaman pastadan, burjuvanın adam ettiği psikologlardan sağlanabilmesi imkânı ise haklılığımızı bir kez daha ortaya koyuyor. Eşeğe sadece hayatımızı kolaylaştıran bir nesne olarak yaklaşmamalıyız. Eşek, kısa boylu olduğu için, kendisinden düşüldüğünde ciddi yaralanmalara ve ölümlere sebebiyet verir. At öyle değildir mesela. Attan düşen adam, düşme süresince bi şekilde düşüşünü ayarlayabiliyor. Az yarayla kurtulabiliyor. Eşek, kendisinden düşüldüğünde öldürücü etkiye sahip olan bir hayvandır. İş bu özelliğinden dolayı, bedeniyle uyumsuzluk çeken vatandaşların hizmetine sunulabilir. Ya da intihar merkezlerinde de istihdam edilebilir eşekler. Bu durumda ise süs hayvanı olarak kullanılan eşeğin, intihar ya da ‘tehlikeli spor’ aracı olarak kullanılmasının ne derece etik olduğu sorusu aklımıza gelebilir. Buna cevabım çok net: Etik olabilir de, olmayabilir de.

Kültür sanat hayatımızda ise eşek, hak ettiği değeri görmüştür. Bresson’un 1966’da çektiği Au Hasard Balthasar adlı filmde evinden kaçan bir eşeğin öyküsü dramatik bir dille anlatılmaktadır. Türk sineması ise bu filme çok geçmeden 1973’te Ertem Göreç ile cevap verir. Adeta bir devam filmi niteliğinde olan Öksüzler, Ayşecik ve Sezercik’in başrolde oynadığı, süs eşeğinin ise yardımcı hayvan oyunculuğunu yaptığı sarkastik bir filmdir. Filmin en ünlü repliği ise Sıtkı Sezgin (şişko çocuk) tarafından yapılmıştır. “binicem üstüne vurucam kırbacı” repliği günümüzde de kullanılmakta ve halkımızın eşekle olan mesafesini bir kez daha ortaya koymaktadır. Divan şairlerinden Şeyhî, Harname (Eşek Kitabı) adlı mesnevisiyle eşeklik üzerinden toplumsal eleştiri yaparak devrin Hicivcisi Nef’î’yi bile hayrete düşürmeyi başarmıştır. Günümüz hicivci şairlerinden İzzet Yasar ise Asla Yazamayacaksın O Şiiri adlı şiir kitabına yukarıda da bahsettiğimiz Bresson’un filmine gönderme yaparak imkânsızlık üzerinden eşeği anlatmayı başarmıştır. “şiirinde asla yapamayacaksın/ bresson’un filminde yaptığını/ evinden kaçmış bir yük eşeğiyle/ bir sirk filinin göz göze gelişini/ asla anlatamayacaksın”. Benim ise ikinci kitabım kızkardeşleşmek’te eşek ve karpuz ilişkisi tersinleme yöntemiyle okura aktarılmıştır:  “ha kavramdan medet umma ha ekmek parası/ ha ironi ha sevilme yarası/ yoksa bir karpuzun aklında eşşşeklerin işi ne”.  Ve nihayetinde genç şair Kadir Yanaç, geçenlerde bana gönderdiği bir gtalk iletisi ile meseleyi bir kez daha deşmiştir: “eşekler de hayvandan sayılsın”.

Nihayetinde devletin ideolojik aygıtlarının süs eşekleri ve süs eşekliği ile ivedilikle ilgilenmesi ve vatandaşlarımızın bilinçlendirilmesi gerekmektedir.

Cihat Duman, İzdiham Dergisi

2 yorum:

  1. Çok güzel bir yazı ,insanları eşek olmaya davet edelim

    YanıtlaSil
  2. Süs biberlerini düşünüyorum da, biberim diyen nicelerinin canına okur. Toplumun menemen ihtiyacını karşılamak üzere yetiştirilen o koca biberler, yanlarında susup kalırlar süs'ün. Bir bankanın klimalı ve nezih ortamında, çalışanlara çiçeksepetinoktakomdan gönderilen orkideleri afiyetle yerken, bir süs eşeğinin içinden ne çıkacağı bilinmez. Bu konuyu, eşekleri tanıyan kişilere havale ediyorum. Ama banka süper fikir. Bir bankaya gidip hayal kurmak istiyorum. : )

    YanıtlaSil

Keşke bizi de kamyonlara koyup taşısalardı.

Keşke bizi de kamyonlara koyup taşısalardı kavunlara haksızlık oldu. Cadde-i Kebir’e bir damla kan düşmesin diye yapıldığını farz ettiğim ku...