Aslında hiç okumasak
da olur fakat şiirinizde* patika görünümlü majör yollar var. Üzerindeki çalı
çırpı irili ufaklı taşlar sizi minör bir aldanışa sürüklemesin. Bu yollardan
biri de daha doğrusu bu anayollardan biri de İsmail Kılıçarslan’ın yürüdüğü
yoldur. Neoepik diye de adlandırılan bu yolun sakıncalarını geçtiğimiz yıllarda
ara ara belirtmiş idik. İslamcı şiirde son yıllarda büyük bir buhran yaşanıyor.
Neoepik cereyanı ise bu buhranın semptomlarının gözlendiği açık bir alan.
Semptom demeyelim, daha çok bir “paçadan akma” söz konusudur. Yine dayanamadım
evet, ciddi başladığım bir yazıyı daha espri ve küfürlerle berbat etmek
üzereyim. Kılıçarslan’ın Profil Yayınları’ndan çıkan Gelecek ve Diğer Meseleler (2014) adlı kitabı üzerinden mezkûr
sıkıntının psikanalitiğini yapmaya çalışacağız. İslamcı gençlik, liderlerinin altında çok ezildi. Erbakan, Aliya
İzzetbegoviç, Şeyh Şamil, Kara Murat, Ulubatlı Hasan, Malcolm X, Humeyni,
Minyeli Abdullah İslamcı gençliği ezen kahramanlar. Her ideoloji, üyelerini
kendi kahramanları altında ezdirir evet, fakat durum İslamcı şiire
denettirildiğinde, bu piyasada şair personasına aynı zamanda fikir adamlığı da
eklendiği için, şair bireyler büyük bir kastrasyona uğruyorlar. Şair persona bu
ezikliği, poz keserek durdurmaya çalışıyor. Kılıçarslan şiirinde bu poz yer yer
kendini tekrara, amaçsızlığa ve savrukluğa bırakıyor. Devrim kelimesi geçiyor
mesela şiirlerinde, şu şekilde:
devrim olabilir mesela
coğrafyası pek de fark
etmez sonuçta, iranda da olabilir kübada da bosnada da (s.26)
devrim için bir yol bulmalıyız, bir yol bulmalıyız saçlarına (s.51)
saçlarını taramanın
başka bir yolu varsa anla ki biz, yaparız bu devrimi (s.52)
Devrimin coğrafyası
fark etmez. Devrim kelimesini şiirimizde geçirelim, o da eksik kalmasın da
gerisini düşünürüz, ya da okur düşünür. Mesela Rojava devrimi bizi hiç ilgilendirmez,
olsun da, Kürtler akdenize ulaşsın falan filan. İlgilendirmezse niye Yenişafak
kısırlaştırılmış kedi gibi PYD aleyhine haberler yapıyor. Demek ki coğrafyanın
önemi birazcık var. İkinci şiirde ise devrim ve saçlar arasında bir bağlantı
kurulmuş. Ben buradan bu devrimin bir seks devrimi olduğunu algılıyorum. Burada
gizli bir Fransa 68 var gibi. Başka türlü bir şey anlaşılıyor mu? Burada
seküler bir devrimden bahsediliyor. Persona, saçlara uzanmak için, algının
altüst edilmesini bekliyor. Ya da az evvel yazdığımız gibi, aslında hiçbir şeyden
bahsedilmiyor. Gevezelik ediliyor, sayfa dolduruluyor… Kılıçarslan’ın
yazdıklarına şiir diyebilmemiz yaptığı sanatla mümkün. Yaptığı tek sanat ise
bazı şiirlerde tekrara başvurması. Bu kadar. Mecaz yok, mübalağa yok, duygu
yok, yaratım sancısı yok. Sadece tekrar var. Tekrar sanatını kullana kullana bu
sanatta ustalaşmış. İlerlemiş. Çığır açmış. Çığır nedir bilir misin? Çığın kar
üzerinde açtığı ize çığır deniyor. Bir nevi patika. Bizi şiire götüren
alternatif yol. Sıkı şiirin keçi yolu, falan filan. Kılıçarslan’ın kült
karşısında ezikliği daha çok kendini öldürdüğü mısralarda görülür. Buralarda,
öldürülen Alevilerin, Kürtlerin yerine kendi bedenini koyma cesaretini
gösterecektir falan filan. Bakalım:
ölüyoruz, hâlbuki biliyoruz: ölmeye yanaşmayan şairler güzelleştiriyor ölümü
(s.32)
yerde yatan cesedimmiş: kız kulesini görünce değil
polis uyarınca anladım (s.33)
ne zaman öldüğümü tam olarak biliyorum fakat
(s.76)
Ölümü işlemiyor
Kılıçarslan, ölüsünü işliyor. Hani Turgut Uyar o şiirde der ya: tam üç gün sırtüstü yattım/ ölmeyi düşündüm/
ölümü değil ölmeyi işte burada da Kılıçarslan tam da Turgut Uyar’ınkine
benzer bir eziklik içinde. Enis Akın son yazısında Uyar’ın aktif
örgütsüzlüğünün ezikliğini şiirlerinde belirttiğini yazmıştı. Kılıçarslan ise mevcut
iktidara tam olarak duhul eyleyemeyişinin ezikliğini taşımaktadır. Falan Filan.
İslamcı gençlik aynı zamanda işleyemediği günahların altında
da çok eziliyor gibime geldi. bakalım:
ayıptır çünkü kamusal
alanda tehlikeli uyruklarımızla, ayıptır kızların
gözleri ve gizleri (s13)
son ve etkili bakışlarımızı
hani kızların aklını başından alan
kısık sesimizi (s.15)
kırmızılı kızlara kaçamak bakışlardan (s.16)
bir gün her şey şiire
dönüşecek, herkes değil ama
bir kız göreceğiz, ödenmemiş bir borç, bir
şişe içilmemiş bezginlik (s.31)
dolar işaretlerinden,
kasaba politikacılarından, hayata yeni başlayan kızlardan (s.55)
Arzu ve yasa çatışması
tam da bu dizelerde bilincin gözüken yerlerine kendini nakış nakış
işlettiriyor. Bu kanaviçe bir önceki dönemde (Cahit Zarifoğlu) sanat
vasıtasıyla tamir edilirken, günümüz İslam şiirinde paçadan akıyor.
Sevişilmemiş kızlar dizelerde at koşturuyor. Genelde bir bakışma ayininde son
bularak, acı ile,, ağrı ile. Sevişilmemiş kızların kanı, içilmemiş müskiratın
kekremsi tadı, bir yutkunma biçiminde kendini belli ediyor.
Orta Sınıfı Okşayarak Eleştirmek
Kılıçarslan
şiirlerinin bir yüzü de orta sınıfta bulunmanın verdiği acıdır. Fakat bu orta
sınıf seküler bir orta sınıf mı yoksa muhafazakâr mı tam anlamıyoruz. Üstelik
yapılan eleştiriler zerre miktar öfke içermiyor. Öfkesiz, nefretsiz bir sınıf
eleştirisi, matematik üzerinde zaten kaybetmek zorundadır. Hele şu şekilde
vücut buluyorsa:
bu şiiri çok geniş
plaza asansöründen, ton balıklı öğle salatalarından, salata
kırmızılı kızlara
kaçamak bakışlardan, iskambil falından
faiz hesaplarından,
tatil planlarından, makyaj tazelemekten (s.16)
espriler
patlatabiliriz fahişeler ve türk siyasi hayatı hakkında cihangirden dünyaya
açılabiliriz (s.14)
Sekülermiş lan.
Paraları kutulara dolduranların gazetelerinde yazanlar hakkında bişi yokmuş.
Son kontrolde ortaya çıktı. Seküler orta sınıf eleştirisiymiş. Ekmeğini
kazanmak için sanatını satan orta sınıf İslamcı aydınlar, muta nikâhlı
bürokratlar, gariban kadınları metres olarak tutan tüccarlar, jöleli köpekler
hakkında tek bir eleştiri yokmuş.
* Türkçe şiir ya da Türk şiiri yerine "şiirinizde" kelimesini kullanıyorum.
* Türkçe şiir ya da Türk şiiri yerine "şiirinizde" kelimesini kullanıyorum.
Cihat, değişik bir yere vurma eleştirisi olmuş, iyi de olmuş. Ama niye yazmış ki. Hem şu cümle, mantık hatası var. son ve etkili bakışlarımızı hani kızların aklını başından alan kısık sesimizi (s.15)ayıptır çünkü kamusal alanda tehlikeli uyruklarımızla, ayıptır kızların gözleri ve gizleri (s13)Kıza bakmış resmen. Bakarken de sesi kısılmış işte. Kandırmasın bizi.
YanıtlaSilÇok şekil.
YanıtlaSil