Bu Blogda Ara

23 Eylül 2019 Pazartesi

Yayıncılar Edebiyatı Katlediyor-2


Yazımın ikinci bölümünü sıkı eleştirmenlerden birine ayırdım. Edebiyatı rezil iğrenç bir taşra düğün organizasyonuna çeviren ilk kanal kitap basan şirketlerdi. İkinci ayakta kitap ekleri ve internet siteleri var. Bu örgütler oldukça güçlüler. Bunlara mücadele etmek ancak bir namus borcu olduğu için giriyorum bu riske, kazanacağımdan değil, kesinlikle değil, sana da değil, en çok sana. Ne ise. 

Eleştirmen Adalet Çavdar’ın 2019 yılının haziran ayında yazdığı tweetlerden anladığımız kadarıyla 15 yazısı çıkmış matbu ve sanal ortamda. Tamamı yeni çıkan raflarından olmak üzere tam 13 kitabı okumuş, sonrasında bazılarının yazarlarıyla söyleşi yapmış, bazı kitaplar hakkında kritiklerde bulunmuş, bazı kitaplara da her ikisini uygulamış. 

Liste şöyle: Milliyet Sanat’ta Nejat İşler ile söyleşi yapıyor 5 Haziran’da. Aynı gün Bobby Dixon’un otobiyografisi hakkında yazısı çıkıyor Kitapsever’de. Tarihler bu günü gösterdiğinde bir de Duvar adlı internet gazetesinde Derviş Zaim’le alakalı bir yazı çıkıyor. İki gün sonra Cumhuriyet Kitap Eki’nde Margaret Atwood’un kitabı ile alakalı yazıyı kıraat ediyoruz. 12 Haziran’da Irmak Zileli’nin kitabını yazıyor Kitapsever’e. Bir gün sonra Murat Özyaşar ile mülakat, Duvar’da. Aynı gün Aslı Biçen’i yazıyor Cumhuriyet Kitap’a. Irmak Zileli’nin yukarıda geçen kitabı hakkında yazdığı yazı yetmediği için bir de söyleşi patlatıyor Posta’da ertesi gün. Ayın 20’sine geliyoruz. Duman grubu ile ay pardon Faruk Duman’ın kitabını yazıyor Kitapsever’e. Kitapsever dijital bir platform, yoruldunuz biliyorum. Az kaldı. Nejat İşler ile aynı kitap hakkında bir röportaj daha patlatıyor bu kez Milliyet Kitap Eki’nde, 25 Hazirandayız. Aynı gün bir söyleşi daha var, Duvar’da, Tomi Adayemi ile. Ertesi gün bir inceleme geliyor Tuğba Doğan’ın kitabına, Duvar’da. Peşinden bir Mevsim Yenice söyleşisi organize ediyorlar Cumhuriyet Kitap’ta, 27 Haziran’da. Aynı gün iki iş daha var. T24’te Ömer Altan’ın kitabını inceleme ve Kitapsever’de ve Lutz Seiler adlı şahsın kitabını…15 eylem var, 13 kitap hakkında. 

Her kitap yarım günde okunup, hakkında yazılacak olan yazı yarım günde yazılsa veya söyleşi yarım günde gelse Adalet Çavdar’ın kalan 17 günde bu yazıları yazmasına yardım edebilecek felsefi metinleri, kuramı, edebiyat tarihini, kültürünü okuyabileceğini farz edebiliriz. Şöyle bir sonuç çıkıyor: 13 gün metin yazıp, kalan 13 gün kendini yetiştirmek için okuyor. 4 gün de tatil yapsın. Haftada bir tatil verelim ona. Fakat en büyük talihi şu olsa gerek: Yazı yazmadığı günlerde vaktini daha verimli kullanıyor. Çünkü kalan günlerde yazı yazmak için ayırdığı günlerden iki kat daha fazla kitap okuyor demektir. Ortalama 200 sayfa olan bir kitabı yarım günde okuyup kalan yarımda yazı yazan bir sporcu, yazı yazmadığı günlerde 400 sayfa kadar okuyabilecektir. Demek ki Adalet Çavdar ayda 2600 sayfa iş için, 5200 sayfa da kendisi için olmak üzere 7.800 sayfa kitap okuyor. İşte eleştirmenlik bu kadar zahmetli bir iştir. Dışarıdan okura kolay gözüken bu kültür sanat hayatı insanın tüm hayatını sömürür, kişiyi bir kitap kurdu yapar. Kişi gerçekle bağlantısını kolayca koparır ve toplum dışı kalır. Yukarıda listesini yaptığımız işlerden birkaçına beraber bakalım isterseniz, nasıl bir entelektüellik damıtılmış bunca emeğin tenceresine. İnsan merak ediyor böyle bir dâhinin işlerini, makalelerini.

(10 dakika sonra)

Teori çöktü arkadaşlar, şöyle bir tivitle karşılaştım sayfada. Hepimize geçmiş olsun:
“How i met your mother, Mad men, Gracie and Frankie, Dexter, Sherlok hepsini seyrettim. Bana uzun soluklu çıtır çerez dizi söyler misiniz? Sonra bitince ay ne seyredeceğim diye aramaktan sıkılıyorum.”



2 Eylül 2019 Pazartesi

Yayıncılar Edebiyatı Katlediyor-1


En baştan alalım çünkü kitabın ortasından konuşunca fikirleri serdetme yeteneğime geliştirdiğiniz kıskançlıktan hasıl olan ihtirasla bezeli bir tür nefret geliştiriyorsunuz. Edebiyat nedir? Yazar olmak ne anlama gelir? Yayınevleri ne işe yarar? Bu sorulara eğer cevap verebilirsek sizi neden küçümsediğimizi de anlayabilirsiniz kanısındayım. Gördüğünüz üzere on yıllık bir problemi de burada çözmüş olacağız: Anlaşılmamak, seviyelerine inememek, dert anlatamamak.
Önce kurum meselesini masaya yatıralım. Bu işimizi kolaylaştırır. İçinde bulunduğumuz kurumlar şunlardır: Devlet, hükümet, siyasi partiler, bakanlık, müdürlük, meslek birliği, aile, akrabalık, sevgililik, arkadaşlık, şirketler (yayınevleri, maaş aldığımız firmalar) vs. Bir de kendi kurduğumuz kurumlar var: WhatsApp grupları, dergiler, sürekli iştigal ettiğimiz arkadaşlar, inisiyatifler vs. Birey olarak bazılarımız bu kurumlara mesafeli olabilir, hatta bu kurumları takmayabilir. Ailesini reddedebilir, devletin bir vatandaşı olduğu için sürekli melankolik halde olabilir, maaş aldığı kurumdan ötürü utanç içinde yaşayabilir. Herkes kurumları içselleştiremez, böyle bir zorunluluk da yoktur zaten.

Edip dediğimiz kişi ise sıradan insanlar gibi yaklaşmaz topluma, kurumlara, ilişkilere. Onun başta dil olmak üzere; kurumlarla, ideolojilerle, klişeyle, içerikle, vezinle, kenar boşluklarıyla, yazı karakteriyle, geçmiş ediplerle, eski düşünürlerle, güzellikle, edeple, muaşeretle, dinle, kültürle, cinsellikle, zulümle, siyasi iktidarla, kendi iktidarıyla meselesi vardır. Az önce değindiğim ayrımdan edip ile sıradan insanın kurumlara yaklaşım biçimini tahmin etmişsinizdir umarım. Biraz örnek verecek olursak. Yahya Kemal’in bu kurumlardan devletle iki kaşık gibi iç içe olduğunu aktarır bize Ece Ayhan, bir şiirinde. Bu Yahya Kemal’i normal insan yapmaz, kendisi ediptir, şairidir. Bu yargı Ece Ayhan’ı tanımlar. Ayhan rahatsız bir ediptir. Yahya Kemal’in devletin yüksek memuriyet imkanlarını kullanıp geçimini bundan sağlama rahatlığı ile şiir yazmasını eleştirmektedir. Yahya Kemal ise edebiyat tarihi ile, eski edebiyat ile kafayı bozmuştur. Risk alıp yeni şeyler yapmıştır. Gördüğünüz üzere bu iki şair de sırdan insan değildir. Sıradan insanları aşağılamak için yazmıyorum bunları, onların da duyguları var, okumaları ve yazmaları var, hatta hiçbir eser neşretmemiş mükemmel okurlar bile var Anadolu’da. Muhtemelen de ortaya çıkmadan ayrılacaklar aramızdan. Allah şimdiden rahmet eylesin onlara.

Kuru Otlar Üstüne Üzerine

Yazarın notu: Okuyacağınız yazıda sürpriz bozacak bir yorum bulunmamaktadır. İnsanlar roman okumayı bıraktılar. Film ve dizi izlemeye deva...