Biraz araştırma yaptım bu Diyarbakırlı genç Mazlum Mengüç
geçen gün şiir kitabı çıkarmış. Kitabı İthaki Yayınları basıyor. Şiir dizisini
yöneten kişinin adı Devrim Horlu. Bu şahıs iki üç sene önce Nişantaşı’nda bir
yazarın yeni kitap kutlama partisinde yanıma gelip “ben sizi çok seviyorum”
demiş sonra sosyal medyadan eklemişti. Oradan şiir kitabının olduğunu
öğrenmiştim. Sizi çok seviyorum deyip saygı ile yaklaşınca oldukça ürkmüştüm. Tanımadığım
birinin bana sevgi ve saygı duymasına katlanamam. Hadi biraz dertleşmiş olayım.
Herhangi birinin bana sevgi ve saygı duyması hoşuma gitmez. Bu bir hastalık
belirtisi olabilir. Bana da düzgün gözükmüyor bu hasletim pek. İlgi görmekten
hoşlanmam. Fakat birinin ya da birilerinin bana uzaktan ilgi duyduğunu
hissetmek oldukça rahatlatıcı bir duygudur. Tanımadığım birinin bana sevgi ve
saygı duyması ürkütücü fakat bu kişinin şair olması hele de genç şair olması
göğsümü sıkıştırır. Yarı ölürüm. Yarı durur. Çünkü Şeyh Galib’i sevip
sayamazsın. Okursun. Anlıyor musunuz? Hayran olursun. Örnek alırsın. Sevmek ve
kısmen saymak ise bedenle ilgilidir arkadaşım. Sen benim bedenimle daha önce
muhatap olmadın ki beni sevesin. Belki de ben bok gibi bir insanım. Özetle salt
şiir yazdığı için bir insanı sevme, sayma, onunla arkadaş olma, borç alıp verme
gibi alışkanlıklarım yoktur. Devrim kendi çapında çalışıyor. Adam topluyor. Ve sanırım
kendi etrafına adam topluyor. İşte bizim yıllardır eleştirdiğimiz hareket. Varsa
kitabın getir basayım mantığından çevre üretmek. O çevre sonra editörlerin
başını yiyor tabii. Siz çocuksunuz bilmezsiniz. Ağababalarıyla güreşmişiz biz.
Gelen tepkilerin şoke ettiği Karal bu kez: “Yahya Kemal şiirin istediği kelimeyi bulmak
için 2 Osmanlı asrı beklemiş. Dıranas bir şiirini tamamlamak için 1,5
Cumhuriyet yüzyılı. Muhabbeti iyiydi! İsmet Özel’in olmayan şiirlerinin niçin
adları var? Kolaycılık garantili ilham kutsalınıza mı dokundum çocuklar.
Eşitiniz miyim?” diyerek yine görüşlerine katılmadığım bir şeyler
zırvalıyor. Aynı cahil cühela, çete bile olamayacak kadar hukuksuz, sanatsız,
gerici güruh hiç tanımadıkları ve kendilerinden üç kuşak eski bu adamı
aşağılıyorlar. Nasıl zevk alıyorlar görmelisiniz. Herkes herkesi beğeniyor rt
ediyor. Adeta bir şenlik. Bir katharsis. Sanırsın şiirin en büyük sorunu
çözüldü, AKP gitti, Kanuni Esasi tekrar ilan edildi. İstihzayı israf ediyorlar.
Yanlış kişiden hesap soruyorlar. Bunlardan biri şu yukarıda beni çok seven
Devrim Horlu: “Allah senin belanı versin
Cevdet. Allah, kendini nimetten sayan tüm fasulyelerin belasını versin. Ama
Allah önce senin belanı versin Cevdet.” Diyor. Bunun üzerine “Sizi tanımıyorum. Fasulyenin kırılıp kenara
atılacak parçası kadar olduğunuz zaman tanırım. O zaman bir fikre, tutuma tavır
alırken gerekli yetişkinlikte de belki olursunuz.” Şeklinde kibarca cevap veren Cevdet Karal’a “10
A sınıf üçüncüsü Cevdet Karal cevap vermiş. Ne diyelim, Allah belanı versin
Cevdet.” Şeklinde kendine yakışır şekilde cevap veriyor. Ya şimdi akıl var izan
var. Karal ünlü bir şair değil, şiir dünyasında da bir etkisi yok, çetesi yok,
siyasi tesiri yok. Bu adama bu kadar kuralsız çatmanın size ne faydası olabilir
ya? Herkesin herkesi aşağılama hakkı vardır. Fakat bu da bir sanattır. Devrim
Horlu’nun şahsi meselemiz olduğu için kitabını eleştirirken “Allah belanı
versin” demiş olduğum Mustafa Orman’dan özür dilemesi gerekir. O yazıda şahsi
meselemi açıklamış ve bu sebeple kendi tetikçiliğimi yapacağımı söyleyerek
beddua etmiştim. Ya ben tenkit sanatındaki bu yenilikleri sizin gibi laf
ebeleri yanlış kullansın diye mi yaptım ya? İnsan tanımadığı ve önemsiz olan
birine sanatla ile ilgili bir fikri yüzünden nasıl beddua edebilir arkadaşım? Bu
nasıl aşağılıkça, kimliksiz, renksiz bir tavırdır? Ve bu aşağılıkça tavır
karşısından Karal’ın asil duruşu hiç mi utandırmadı bunları? Merakımdan soruyorum
yemin ederim retorik olsun diye değil. Böyle biri şair olabilir mi? Yanlış lafı
yanlış kişiye yanlış şekilde sokan birinin o lafla şiir yapması mümkün mü?
Şiirde polemik hep olmuştur. Kalem savaşı, söz dalaşı
olmazsa olmazımızdır. Fakat bu şahsıların daha önce herhangi bir polemik
okuduğundan şüpheliyim. En basitinden bir zemzeme demdeme tartışmasını bilir
insan. O kadar uzağa gidilemeyecekse doksanlardaki ve iki binlerdeki
tartışmalar okunur. Zamanın dergilerine bakılır.
Peki hiç umurumda olmayan bunca gelişme nasıl oldu da benim
olaydan bihaber arkadaşlarımı yardakçım yaptı? Enes Kurdaş, Devrim’e tepkisinin
aşırı olduğunu yazıyor. Bence haklı. Devrim bu kez Enes’i aşağılıyor. Bunu gören
Mazlum Çimen de saygıdeğer editörünün ve patronunun o çok muhteşem twetlerini
favlamayan Enes’i benim avenem ilan ediyor. Enes Kurdaş benim hemşerim. Bu kadar.
Bitti. Tweet bitti bu kadar. Hemşerim olduğu için arkadaşım. Şairliği umurumda
değil. Benim öğrencim değil. Hiç şiir konuşmadık. Düzgün bir olduğu için de
bana zarar vermeyeceğini düşünüyorum. Menfaatim bu kadardır. Eminim o da
benimle ilgili bunları düşünüyordur. Ta Diyarbakır’dan benim haneme burnunuzu
uzatırken elinizdeki başkasına ait taşağı serbest bırakırsanız hareket kabiliyetiniz
artar ve burnunuzu daha çok sokarsınız çevreme. Ve içinde olduğunuz boklu
çukurdan farklı olduğunu –eğer zekanız yeterse- anlarsınız. Tavsiyem bu.
Peki Devrim önemli biri mi? Değil. Hakkında yazı yazılacak
kadar önemli değil. Beni tanımadan seven birinin düzgün biri olma ihtimali
yoktur. O kendisine verilen minicik imkanı sonuna kadar değerlendirip etrafına
yetim ve öksüz toplamak niyetinde. Ama benim için önemli olan insanlara zarar
vermek üzere olduğunu görüp uyarmak istiyorum onları: Devrim’in seçicilik
yaptığı şiir dizisine kitabını kaptırmış olan Kaan Koç, Gökhan Arslan, Tuba
Bozkurt arkadaşlarım ve diğer şairler yukarıda yazdığım şekilde davranan bir
şahsın eninde sonunda kendilerine de zarar vereceğini bilmelidirler. Zarar vermese
bile bulundukları şiir dizisinin itibarı iki paralık olmuştur. Yayıncılıkta itibar
aramam pek ama şiirin olduğu yerde asgari seviyede asalet şart. Özellikle son
olayda Cevdet Karal’a yapılan terbiyesizlik karşısında susmaları onların da
sonu olur. Cevdet Karal önemsiz biridir ama şairdir. Bunun bir hukuku olmalı. Bu
çapulcuların yılların besleyip büyüttüğü eleştiri geleneğini şahsi emellerine
alet etmeleri dizinin şairlerine zarar verir. Polemik tüccarlığı yapanlarla
aynı safta olmamalıdırlar. Bunu bilmeliler. Deve kuşu gibi kafasını kuma sokan
şairlerin sonu devekuşu yayıncılık limitet şirketidir.
Peki bunların sebebi sadece gerizekalılık ve sinir hastalığı mı? Değil elbette. Siyasi koşullar hepimizi aptallaştırdı. Aktivizm ile trollük birbirine karıştı sonra bu ikisi sanat eleştirisi ile karıştırıldı. Kadın, kadını kadın olduğu için okuyor iyi bir yazar olduğu için değil. Kadın kadını kadın olduğu için savunuyor haklı olduğu için değil. Adam adamı aynı partiye inandığı için okuyor. Adam adamı kendisini okuduğu için okuyor beğendiği için değil. Sonra bunlar kalabalıklaşıyor. Bir şekilde aramıza giriyorlar. Kirlerini bize bulaştırıyorlar. Kötü sanat ve beceriksizlik görüldüğü yerde imha edilmedikçe bunların düşük mümessilleri bize bir şekilde musallat olacak. Lütfen.
Cihat Duman