Bu Blogda Ara

25 Ocak 2014 Cumartesi

Saadet Artık Parayla

Nihayet parayla saadet oldu. Haber aldığımıza göre, uzun zamandır amansız bir fakirlikle pençeleşen saadet, dün parayla satın alınabilir hale gelmiştir. Bazı arkadaşlarımız önce bu habere inanmak istememişler ve uzun süre , ‘ Yahu parayla saadet olur mu?’ diye mırıldanmaktan kendilerini alamamışlardır. Bu nedenle gazetelerinde , ‘ parayla saadet alındı mı? ‘ ya da ‘parayla saadet alınır mı?’ biçiminde büyük başlıklar yayımlamakla yetinmişlerdir. Fakat acı haber kısa zamanda yayılmış ve gazetelere telefonlar telgraflar yağmıştır, herkes, saadetin son durumunu öğrenmek istemiştir. Bazıları bu haberi bir kelime oyunu sanmışlarsa da, yapılan araştırmalar bu acı gerçeğin doğru olduğunu göstermiştir. Evet, saadet artık parayla. Saadetten uzun süredir ümidini kesenler, ya da hayatlarında saadetin hiç farkında olmayanlar bu haberi yadırgamamışlardır. Fakat, insanlık âleminin bu büyük kaybı, bir çok yürekte derin yaralar açmış ve onları ürkütücü bir karanlığa sürüklemiştir; o kadar ki, bazıları artık parayla saadet olduğunu göre bir hayattan da söz edilemeyeceğini ileri sürmeğe başlamışlardır. Bize göre, böyle geniş yorumlarda bulunmak için vakit henüz erkendir. Saadet artık parayla satın alınsa bile, hatırası gönüllerde her zaman yaşayacak ve çocuklarımız bizden, bir zamanlar saadetin ücretsiz olduğunu öğreneceklerdir.

Bedava saadetin güzel ve çekingen yüzünü bende görür gibi oluyorum. Zavallı saadet kendini belli etmeden sokaklarda dolaşır ve ülke için bir şeyler yapmağa çalışanları sevgiyle izlerdi. Bugün için saadet parayla satın alınabilir olmuşsa da, onun ilkeleri akıllara durgunluk verecek bir canlılıkla aramızda yaşamağa devam edecektir. Saadetten paylarını alamayanlar için o zaten paralıydı; onun bu kadar uzun zaman bedava olmasına şaşılıyordu. Yıllar önce küçük bir kasabada dünyaya gelen saadet, dünya savaşlarından birinde, çok rutubetli bir siperde göğsünü üşütmüş ve aylarca hasta yatmıştı. Bu olaydan sonra, hastalığın izlerini bütün ömrünce ciğerlerinde taşıyan saadet, önceki gece sabaha karşı nefes alamaz olmuş ve gösterilen bütün çabalara rağmen gün ağarırken doktorlar, bedava saadetten ümitlerini kesmek zorunda kalmışlardır. Doğru dürüst bir tahsil görmeyen ve kendi kendini yetiştiren saadet hiç evlenmemişti. Küçük yaşta öksüz kalan saadete doğru dürüstte bir miras kalmamıştı; bu yüzden sıkıntılarla geçen hayatı boyunca saadet, başkalarının yardımıyla geçinmeye çalışmıştı. Saadetin parayla satın alınabilmesiyle ülkemiz, boşluğu doldurulması mümkün olmayan bir değerini kaybetmiştir. Gazetemiz, bedava saadet yakınlarına başsağlığı ve sonsuz sabırlar diler. Not: Merhumun cenazesi, önce, uzun yıllar yaşamış olduğu Hürriyet caddesinden geçirilecek ve parayla satın alınabildiği güne kadar içinde barındığı Ümit Apartmanı bodrum katında yapılacak kısa ve sade bir törenden sonra toprağa verilecektir.

12 Ocak 2014 Pazar

Şiir Ölmüş!

Nihayet şiir de öldü. Haber aldığımıza göre, uzun zamandır amansız bir hastalıkla pençeleşen şiir, dün hayata gözlerini yummuştur. Bazı arkadaşlarımız önce bu habere inanmak istememişler ve uzun süre , ‘ Yahu şiir ölür mü?’ diye mırıldanmaktan kendilerini alamamışlardır. Bu nedenle gazetelerinde , ‘ şiir öldü mü? ‘ ya da ‘şiir ölür mü?’ biçiminde büyük başlıklar yayımlamakla yetinmişlerdir. Fakat acı haber kısa zamanda yayılmış ve gazetelere telefonlar telgraflar yağmıştır, herkes, şiirin son durumunu öğrenmek istemiştir. Bazıları bu haberi bir kelime oyunu sanmışlarsa da, yapılan araştırmalar bu acı gerçeğin doğru olduğunu göstermiştir. Evet, şiir artık aramızda yok. Şiirden uzun süredir ümidini kesenler, ya da hayatlarında şiirin hiç farkında olmayanlar bu haberi yadırgamamışlardır. Fakat, insanlık âleminin bu büyük kaybı, bir çok yürekte derin yaralar açmış ve onları ürkütücü bir karanlığa sürüklemiştir; o kadar ki, bazıları artık şiir olmadığına göre bir ülkeden de söz edilemeyeceğini ileri sürmeğe başlamışlardır. Bize göre, böyle geniş yorumlarda bulunmak için vakit henüz erkendir. Şiir artık aramızda dolaşmasa bile, hatırası gönüllerde her zaman yaşayacak ve çocuklarımız bizden, bir zamanlar şiirin olduğunu, bizim gibi nefes alıp ıstırap çektiğini öğreneceklerdir.

Şiirin güzel ve çekingen yüzünü bende görür gibi oluyorum. Zavallı şiir kendini belli etmeden sokaklarda dolaşır ve ülke için bir şeyler yapmağa çalışanları sevgiyle izlerdi. Bugün için şiir ölmüşse de, onun ilkeleri akıllara durgunluk verecek bir canlılıkla aramızda yaşamağa devam edecektir. Şiirden paylarını alamayanlar için o zaten bir ölüydü; onun bu kadar uzun zaman yaşamasına şaşılıyordu. Yıllar önce küçük bir kasabada dünyaya gelen şiir, dünya savaşlarından birinde, çok rutubetli bir siperde göğsünü üşütmüş ve aylarca hasta yatmıştı. Bu olaydan sonra, hastalığın izlerini bütün ömrünce ciğerlerinde taşıyan şiir, önceki gece sabaha karşı nefes alamaz olmuş ve gösterilen bütün çabalara rağmen gün ağarırken doktorlar, şiirden ümitlerini kesmek zorunda kalmışlardır. Doğru dürüst bir tahsil görmeyen ve kendi kendini yetiştiren şiir hiç evlenmemişti. Küçük yaşta öksüz kalan şiire doğru dürüstte bir miras kalmamıştı; bu yüzden sıkıntılarla geçen hayatı boyunca şiir, başkalarının yardımıyla geçinmeye çalışmıştı. Şiirin ölümüyle ülkemiz, boşluğu doldurulması mümkün olmayan bir değerini kaybetmiştir. Gazetemiz, şiirin yakınlarına başsağlığı ve sonsuz sabırlar diler. Not: merhumun cenazesi, önce, uzun yıllar yaşamış olduğu Hürriyet caddesinden geçirilecek ve ölümüne kadar içinde barındığı Ümit Apartmanı bodrum katında yapılacak kısa ve sade bir törenden sonra toprağa

5 Ocak 2014 Pazar

Çöpte Yasin Suresi Bulundu




2 Ocak 2014 Perşembe

Merhab. Natama 5 olarak güzeliz galiba!

E İLE BAŞLAYAN BİR KELİME BİLİYOR MUSUNUZ?
Çok zor olmadı. Hiçbir şey kötülük kadar hızlı organize olmaz, ağızdan ağıza, elden ele, dilden dile yayılmaz ve hiçbir şey yapılmış bir kötülük kadar hızlı unutulmaz. Sonradan taktile dönüşecek olan tehcir kanununun geçmesiyle bu doğrultuda öldürülen ilk Ermeni, yağmalanan ilk tarla, el değiştiren ilk apartman arasında çok fazla zaman yok.
Anadolu'nun, yani Osmanlı'dan geriye bakiye kalıp üzerinde Cumhuriyet'i kurduğumuz bölgenin kimi şehirlerinde (örneğin, İstanbul'da) nüfusunun yüzde 50'sini, bazen de fazlasını oluşturan Ermeniler (ve Rumlar, ve Yahudiler, ve Süryaniler) gideli yüzyıl olmak üzere. Olan biteni, olduktan hemen sonra unutup; o günden bu yana inkar etmemiz aslında pek mesele değil. Hem bu büyük felaketi, hem de inkar politikamızı gölgede bırakan başka bir utanç var çünkü: "Artin" diye birini artık tanımıyoruz. Yaklaşık yüzyıl önce, bu isimde birilerinin bakan olabildiği bir coğrafyada.
Natama, bu sayıda Ermenileri değil, hafızamızı geri getirmeye çalışıyor. Natama, E şiiri yazıyor, E ile başlayan bir kelimeyi hatırlamaya çalışıyor. Türkiye kapitalizmini, Türkiye siyasal sistemini, Türkiye resmi ideolojisini, Türkiye cehaletini, Türkiye utancını anlamak için gerekli olan ilk meselenin adının ilk harfini.
Diğerlerinin yanı sıra Ali Erbil, Ata Sözütok, Aysu Akcan, Cuma Duymaz, Elif Sofya, İsahag Uygar Eskiciyan, Melih Özel Ubıh, Özgür Asan, Özgür Göreçki ve Süreyyya Evren bu başlık altında şiirleriyle söz aldılar. Ali Aydemir, Aras Keser, Davut Yücel, Enis Akın, İnanç Avadit, Mehmet Sami, Mihrap Aydın ve Rıdvan Gecü’nün şiir üzerine yazdığı sayıda Hüseyin Cöntürk, İlhan Berk, Necmiye Alpay ve Orhan Koçak’la yapılmış söyleşiler yer aldı. Çağnam Erkmen, Gül Abus Semerci, Hasan Rua Demiroğlu, Mehmet Batur, Osman Akyol’un hikâyeleri ve Ali Dündar, Aylin Örnek, Ayşegül Tözeren, Ergün Diken, Gün Ayhan Utkan’ın yazıları ve Cihat Duman’la Demet Özge Aykan’ın Yıldız Tilbe’yle söyleşisi aynı sayıda yer buldu.
Natama bir hayat memat dergisidir,

Kuru Otlar Üstüne Üzerine

Yazarın notu: Okuyacağınız yazıda sürpriz bozacak bir yorum bulunmamaktadır. İnsanlar roman okumayı bıraktılar. Film ve dizi izlemeye deva...