Bu Blogda Ara

27 Mart 2012 Salı

Kemik Yasası-Emre Öztürk


91 doğumlu Genç şair Emre Öztürk'ün kitabını okudum. Güzeldi. Kitaptan bir şiirini bir kısmını pay etmek isterim. Alttaki resme tıklayınca ayrıntılı bilgi gelecek. 


26 Mart 2012 Pazartesi

Peki Sendromunu Ancak Peki'ye Özel Peki Uydusu Kaldırabilirdi

Umut Sarıkaya'nın Uykusuz'da çizmiş olduğu bu iş en az bir "mandalina giren eve cinsellik girmez", "mont beni" ve "Umut Sarıkaya Tipi Mutsuzluk Halleri" kadar değerlidir. Peki, çok büyük bir sendromdur. Mesela Ece Ayhan'ın Bir Elişi Tanrısı İçin Ağıt şiiri "Peki" ile başlar. "Peki nasıl oldu da anladı denizde boğuldunu." Bu şiiri ilk okuduğumda aralıksız/durmadan 17 saniye ağladığımı hatırlıyorum. Peki sadece şiire giren çarpıcı bir ilk kelime değildir. Peki, Sarıkaya'nın da çizdiği gibi muhatabı boşluğa fırlatan bir SMS kalıbıdır. Peki, o kadar yersizyurtsuzdur ki bunu ancak örnekle açıklayabiliriz. Yani yazı dilinde peki, mimiksiz peki hakkaten ayrı bir uydu tarafından taşınabilecek bir mimiksizliğe sahiptir. 

Ör: 
-Abi, ben biraz hastayım. Bugün işe gelmeyebilirim. Kusura bakma. 
-Peki.

-Seçil yemin ediyorum o kadınla senin anladığın türden bir muhabbetim yok. Ama yine de beni terk edeceksen et. Bu yüzden terk ediyor olman umrumda olmaz. 
-Peki.

-Bi daha görüşmeyelim
-Peki. 

Başka örneği olan var mı?

Şair Ayağına Değmekten Midem Bulandı-Umut Sarıkaya

Umut Sarıkaya Uykusuz'un 238. sayısında çizmiş. 
(22 Mart 2012)

12 Mart 2012 Pazartesi

Seni Görmem İmkansız Hırsız Çıktı


Metinlerarası, postmodern davranışlar, kolaj, pastiş diyerekten ahlaksızlığın kralını yapanlara birileri daha eklendi. Bir iki senedir İstanbul'un muhtelif konser salonlarında sanatlarını sergileyen iki kişilik şımarık ergen kız grubu Seni Görmem İmkansız benim uzun süredir derinlemesine dinlediğim Arovane'dan bi parçanın besteyi aynen araklamışlar. Kendilerini tebrik ederiz. Takdiri yüce okuyucuma bırakıyorum. Önce Seni Görmem İmkansız'ın ekspermental, süper özgün ve deneyselll parçası "bana en çok sen lazımsın"ı dinleyelim. Sonra Arovane adlı ecnebi oluşumun benim pek de hazzetmediğim parçasını dinleyelim. Almanlar kazandı diye biz de kaybettik aq. 


1 Mart 2012 Perşembe

Mephisto'da bugün bulduğum fanzin: Posa



Katledilebilir Çamaşır Makinesi


Makinenin canı yok. İnsanın canı var. Makine canı olmadığı için acı çeker. İnsanlar hayvanlardan sonra makineye de acı çektirebilirler. Çünkü insanlar birbirlerine acı çektiremezler. Bir insanın diğerini acıtması imkân dışıdır. Çamaşır makinesi sıkma modunda hızla çalışırken çamaşıra mukavemet edebilir fakat metale mukavemet edemez. İnsan bunu aklı yoluyla bildiği için, çamaşır makinesine metal atarak ona acı çektirir. İnsan zalimdir. Ameliyattan çıkmıştır. Makinanın uğradığı zulüm karşısında sadece gerçek şairler acı çeker. Yalancı şairler acı çekmez. Yalancı şair sadece izler. Makine organlarına gözlerimin önünde ayrılıyor. Yavaş yavaş olduğu şeyden vazgeçip insanlaşıyor. Bergson’un mizah açıklamasında kullandığı ve diğer mizahçıların uyduğu kuraldı makineleşmek. Cümleleri şimdi hatırlamıyorum. İnsanın makine gibi davranmasını, düzenliliğini, tekrarını gülünç bulur. On defa masayı tokatlayan insan gülünçtür. Tiyatroda takılmış plak gibi cümleyi repliği tekrar eden oyuncu güldürür. Makine için tam tersi olması gerekmez miydi? Makineliğini yapan (tekrar müptelası) makine ciddidir. Fakat izlediğimiz makine takrar yerine düzensiz hareketlerle imha oluyor. Gülünç olmalıydı. (Çünkü bu mahvoluş biçimi, aslında insana ait) Ama değil. Üzünç veriyor. Bu da çamaşır makinesinin insan olduğuna dair Bergsoncu yanıtımdır. Bu arada Kadir nasılsın, İyi misin?

Kuru Otlar Üstüne Üzerine

Yazarın notu: Okuyacağınız yazıda sürpriz bozacak bir yorum bulunmamaktadır. İnsanlar roman okumayı bıraktılar. Film ve dizi izlemeye deva...