Bu Blogda Ara

3 Aralık 2013 Salı

#gözüüzerimizde



Türkiye Şiir Piyasası’nda İsrail, Gazze’yi bombaladığında Gazze Şiir Antolojisi yapıp binlerce satarak (çoğunu devlete) cebini dolduran İslamcı Şair de bu yazıyı okusun. Biliyorsunuz, Türkiye’de 2013 yılının Haziran ayında iktisadi olarak neoliberal politikaları, özel yaşama müdahale anlamında ise kendi kurdukları Anadolu Şeriatı’nı uygulayan Adalet ve Kalkınma Terör Örgütü; militanlarını halkın üzerine salarak birçok kişiyi öldürdü, binlerce kişiyi sakat bıraktı ve on binlercesini kimyasal bombalarla zehirledi. Direnen insanları ise, darbeci, ulusalcı, mürted, alevi, kâfir, hain, çapulcu, fahişe, ibne diye etiketlemekle kalmadı, refleks direnişini ana muhalefet örgütüne yıkarak kendi kitlesini büyülemeyi başardı. Böylelikle bizim gibiler, piç edildi. Bizim gibiler tamlamasından ne demek istediğimi çok iyi anlıyorsunuz.

Bu gece aldığım bir habere göre aralarında Ahmet Telli, Şükrü Erbaş, Ayten Mutlu, Mehmet Hameş, Sennur Sezer’in de bulunduğu şahıslar, Gezi Şiir Ödülü’nde jüri sıfatıyla bulunacaklarmış. Yarışmanın kimin düzenlendiği hiç umurumda değil. Bu şairler jüri olarak belirlenmişse, bütün bu rezaletin günahı bunların boynunadır. Siz kimsiniz ki şiire ödül veriyorsunuz? Şiiri ödüllendirmek nedir hiç düşündünüz mü? Siz değil misiniz yıllardır şiir ödülleri düzenleyerek, yayınevlerinin şiir editörü olarak genç şiiri kastrasyona uğratmaya çalışan, yazdığınız o iğrenç ikinci yeni taklidi bile olmayan, o slogancı toplumcu gerçekçi şiiri korumaya çalışan. Siz değil misiniz 80 kuşağı şiiri elinizde patladı diye günümüzde de şiiri öldürmeye kasteden. Siz değil misiniz Küçük İskender’lere, Cezmi Ersöz’lere kol kanat gererek gençlerimiz zehirleyen? Siz değil misiniz usta çırak ilişkisi palavrasıyla gençleri kandıran, kimi zaman da etinden sütünden faydalanan, arkada çırak bırakarak yerini muhafaza etmeye çalışan? Neyse bunları geçelim. Bunlar sizin kendi bataklığınızda olan ve bizi ilgilendirmeyen şeyler. Şey diyecektim ben. Gezi. Haa, evet, gezi. Gezi’ye Şiir Yazmak. Biz arkadaşlarımızla aylarca şiir yazmaya utandık biliyor musunuz? Onurumuz ayaklar altına alınıyordu, Gezi kütüphanesinde sabahlıyorduk, işimize, okulumuza gidemiyorduk. Şiir yazacak kalem, bilgisayar ve en önemlisi zamanımız yoktu. Hayatımız tehlikedeydi. Zamanımız olsa bile, olanlara şaşırmaktan aklımıza şiir gelmiyordu. Kitap okuyamıyorduk, sevişemiyorduk, yaşayamıyorduk. Olaylar hafifledikten sonra bile şiir yazmaya utandık. Çünkü orada şiiri aşan şeyler oldu. Şiir huruç eylemişti bir kere. Şairliğimizden, çıkardığımız dergilerden, kitaplardan, fanzinlerden utandık. Şiir sokağı ele geçirmişti. Şiir dili, bedenleri ele geçirmişti. Biz bundan mütemadiyen utandık. Şiirin tecavüzüne uğradık. Tanıdığım hiçbir şair arkadaş şiir yazamadı. Bu tecavüz hepimizde yıllar sonra çeşitli travmalara sebep olacak. Hakkı Zariç demişti: “Gezi’ye şiir yazamıyorsak, yazdığımız şiirlerin altına imzamızı değil, Ethem’in, Ali İsmail’in imzasını atalım.” “Bu da ambalaj olur abi, bu da paket, yapmayalım” demiştim. Ondan da utanmıştık. 


Şimdi siz ey utanmazlar, ne yüzle ne hakla, halkı sahtekârlığa ve riyakârlığa sevk ediyorsunuz, Gezi Şiir Ödülü düzenliyorsunuz, yanınıza bırakacağımızı mı sanıyorsunuz? Biz yazdıysak da çok sonra, utana sıkıla yazdık, sakladık. Ama sizin, pespaye şiir ve gezi anlayışınızla genç şiirimizi zehirlemenize izin vermeyeceğiz. Şiir yarışması başlı başına bir tartışma konusuyken, Gezi ile ilgili bir şiir yarışması yapmak kepazeliğin daniskasıdır. Şimdiye kadar yeterince kendinizi rezil ettiniz. Yaşınızı başınızı almış insanlarsınız, bize saygısızlık yaptırmayın. Gezi’ye etiketsiz, paketsiz, ambalajsız, reklamsız, jürisiz şiirler yazıldıysa yazıldı, yakıldıysa yakıldı. Unutmayın, gözüne isabet eden gaz fişeğiyle bir gözünü kaybeden Sepehr Vahabi’nin “Gözü Üzerimizde”. #gözüüzerimizde

1 yorum:

  1. selam,gezi parkı öyküleri de yayınlandı ,sadece şiire tepki vermen neden ? bu arada yukarıda adı geçen şairlerin zaten şiirle-şair ve şairelerle ensest ilişkileri var sinirlenmeye değmez.

    YanıtlaSil

Keşke bizi de kamyonlara koyup taşısalardı.

Keşke bizi de kamyonlara koyup taşısalardı kavunlara haksızlık oldu. Cadde-i Kebir’e bir damla kan düşmesin diye yapıldığını farz ettiğim ku...