Bu Blogda Ara

11 Mart 2015 Çarşamba

Şair Ak Parti'ye Düşmandır

Yağmurun bile karakter değiştirdiği, adeta salya gibi aktığı, karın mide bulandırdığı, futbolun bok koktuğu; insanın çürüdüğü, haysiyetsizleştiği, riyanın köpeği olduğu bir siyasi iktidar devrindeyiz. Tayyip diktatörlüğü ve hırsızlık, katillik, namussuzluk rejimi. Anadolu Ortodoks İslam’ı çökerken yanında İzmiryen Laikliği, Melami Tasavvufu, Şamanizmi, Endüstriyel Futbolu, Kahve Falcılığını aklıma gelmeyen ne var ne yoksa yanında götürdü. Modern Şiiri de etkiledi bu gidiş. Eskiden Vehhabi’ler (Hariciler/Selefiler) TECE’nin maaş verdiği imamın arkasından namaz kılınmaz deyip iş hanlarında, gizli mescitlerde namaz kılarlardı. Bazı sünniler de onları artislikle suçlardı. Vehhabiler “laik anayasa şirktir, dar-ül harpteyiz” deyip cumadan kaytarırdı. Bizimkiler bi bok anlamazdı. Sonra İslamcılar çeşitli desiselerle iktidar oldu, hutbede Halife Tayyip’e methiyeler düzüldü ve Emevi canlandı. Cuma’ya gitmez olduk. Cuma’ya gitmeye utanır olduk. Küçükken gizlice açık filmlerin oynatıldığı sinemalara girme duygusu ile Cumalara gidiyorduk çünkü. İlçe adliyelerinde çalışan Dünyevi memurlar 17-25 Aralık Operasyonlarına kadar paşa paşa cumaya gidiyorlarmış, başlarına bişi gelmesin, ekmeksiz kalmasınlar diye. 17-25 Aralık operasyonundan sonra “başlarım lan böyle işi” deyip terk etmişler. Gerçek bir seküler gibi davranmaya başlamışlar. Cuma Namazı çok önemli bir şeydir. Bunu atlamayın. Savcı arkadaşım, herhangi bir ilçeden bildiriyor. Kaymakamın değişimini not almış. İbretlik.

Sanatçının taraf olmama gibi bir seçeneği yoktur. 2013 Haziran’ından sonra elindeki sanat silahını ne için ateşleyeceksin? Havaya sıkma seçeneğin kalmadı artık. Ya çoğunluğun verdiği yetkiye dayanarak gücünü tahakküme harcayan, ezen, öldüren, çalan, talan eden, doğayı katleden iktidara ateş edeceksin ya da iktidarın kudretine istinat edip azınlığa, ezilene, hak ve adalet dışına çıkarılana saldıracaksın. Bunu izleme şansın yok. Bunun Müslümanlıkla da bir ilgisi kalmadı zannediyorum. Fakat son günlerde öyle şeyler görüyoruz ki aman ya rabbi aman ya Allah düşündükçe teessüfüm artıyor. Gezi zamanı, Tayyip lehine bildiri imzalayanlar ile gezi isyancıları aynı sanat ve edebiyat dergilerinde yer alabiliyor, aynı şiir festivallerinde yan yana gözükebiliyorlar. Bunların kim olduğu bellidir. Bu ön bilgilerden sonra asıl meseleye yaklaşmak gerekir. Hayat ve siyaset alanında bizi ayrıştıran iktidar, azınlık, minörlük gibi kavramlar sanat sahasında nasıl tebarüz eder?

Cuma’ya gitmekten vazgeçmek sanat sahasında, bizzat bizi ilgilendiren şiir sahasında nasıl mücessem olur? Şunu evvela belirteyim, ben Gezi’den çok önce şiir isyanımı başlatmış birisiyim. Şiirdeki iktidara ve şer düzenine çeşitli suikastlar düzenlemiş yeterince nefret toplamış bir insanım. Gezi’de 90 doğumlu gençlerin iktidara yaptığı her şeyi ben 3-4 sene öncesinden kendi iktidarıma yaptım. İtibarsızlaştırılması gereken yazarları itibarsızlaştırdım, ironik bir üsluba sığınarak uzun zamana hayatta kalmasını becerdim. En son Gezi Kütüphanesi’ne Türkiye Yazarlar Sendikası geldiği zaman kütüphanedeki arkadaşlarıma bu sendika resmi bir sendikadır, burada bulunamaz demiş ve orayı terk etmiştik. Sendika kütüphanede devam etmişti. Kütüphane’de Ahmet Ümit’in kitabını havaya kaldırarak bağırmıştım, kötü bir yazardır, hayranı varsa alabilir demiştim. Aynısını Elif Şafak’a yaptılar arkadaşlar. Bunları bilen bilir. Başarı bizim için rezilce bir şeydir. Başaranlar yargılanmaz. Kenan Evren yargılanmadı çünkü darbeyi başardı. Tecavüzcüsünü öldüren Reyhane Cebbari Melayeri, 24 Ekim 2014 günü İran’da idam edildi. Kendisi başarılı bir insan değildir. Başarı mevzuu ile ilgili ayrıntılı ve güzel tefekkür için Nurdan Gürbilek’in son kitabı Sessizin Payı’na bakılabilir. Şiirde de başarı önemlidir. Şiiri Deleuzyen bir düşünüşle güç kazanmak için değil, başarı için kullananlar vardır. Kariyerin dikenli yollarında ilerleyen şaircikler, kendi iktidarını sağlamlaştırmak için çırak toplayan ustalar. Çeşit çeşit insan var bu âlemde. Bir örnek üzerinden anlatmayı deneyeceğim.

Twitter adlı internet oyununda adımı arattığım zaman gözüme çarpan köylü, pespaye bir vatandaşımız var idi. Benle ilgili bağlam dışı yorumlar yapıyordu. Şiire kendini yamamaya çalışıyordu. Sonra irili ufaklı dergilerde gözükmeye başladı. Bir dergide yazmadan evvel, Twitter oyunundan o derginin editörünü avam ifadelerle övüyordu diye hatırlıyorum. Bana küfrettikçe düşmanlarım/ düşman dergiler/ şer odakları bu köylüyü istihdam etmeye başladılar. Adı Dursun Göksu olan bu yeteneksiz köylü, önce Japonya isimli dergide yazmaya başladı. Japonya ile ilgili düşüncelerimi biliyorsunuz. Japonya toplama bir dergi olduğu için bu çocuğu istihdam etmiş idi. Ya da daha doğru bir şekilde ifade etmek gerekirse Japonya Dergisi, Dursun Göksu köylüsüne düşecek kadar yalnız kalmıştı. Daha sonra hatalarını fark edip yol verdiler bu köylüye. Bir taşra dergisinden kovulmanın acısı bambaşkadır. Bir filmde görmüştüm, parası vardı adamın, kerhaneye gidiyor, orospular adamı beğenmedikleri için parasını suratına çarpıyor. Çok çok acı. Bu kovulma olayından sonra Dursun Göksu, az evvel ayrıldığı derginin hasmı olan, editörlerinin yıllardır tartıştığı, küfürleştiği Merkez’de/İstanbul’da bir dergiye girebilmek için Twitter’dan şebeklik yapmaya başladı. Japonya dergisi şairleri de kitapları çıksın diye yıllarca aleyhine konuştukları, iftiralar attıkları Ahmet Güntan’a geri döndü. İktidar, genç şairi her zaman maymun gibi oynatmıştır. İstanbul’da Fayrap diye bir dergi çıkar. Derginin editörü, Neoepik Şiir adında bir tarz uydurarak kendi eteğine insan toplama peşindedir. Mevcut şiir kamusunda yazdıklarınız kabul görmezse, şair yerine konulmazsanız yapacağınız tek şey vardır: Yazdığınız kırıntılara bir isim takmak. Bu Dursun Göksu köylüsü, şiir tarzını birden değiştirerek ve Twitter sitesinde Fayrap editörünü överek bu dergiye giriş yaptı. Başardı. Başarılı biri oldu. Geçenlerde Mephisto’da dergilere göz atarken bu köylünün şiirine rast geldim Fayrap’ta. Okudukça tiksindim, hayretim ve teessüfüm arttı. Yıllardır Neoepik diye yazılan birbirinin kopyası olan binlerce şiirden bir tanesini attırmıştı. Birden aklıma arazisinden yol geçmesin diye Ak Parti ilçe teşkilatına üye olan dayım geldi. Utandım bütün gençlik adına, şiir adına, hayat adına…
 

Namaz kaçarken ezan sesi gelir bir yandan, kaçan namazlara kıyasla kuş böcek, okuma şu gavur kitaplarını demişti annem, daha güzel her şeyden ikindinin sünneti, vs gibi bir sürü yapma dizeler. Tahakkümün bozduğu bir zihin, riyanın cıvıklaştırdığı imgeler, yaranmanın verdiği sızı. Cuma’ya gitmekten vazgeçmemenin mantıklı neticesi. Şiirin Yusuf Yerkel'leri. 

9 yorum:

  1. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  2. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  3. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  4. Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  5. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  6. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  7. Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  8. Dursun göksü çok değerlidir.

    YanıtlaSil
  9. Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.

    YanıtlaSil

Keşke bizi de kamyonlara koyup taşısalardı.

Keşke bizi de kamyonlara koyup taşısalardı kavunlara haksızlık oldu. Cadde-i Kebir’e bir damla kan düşmesin diye yapıldığını farz ettiğim ku...