Bu Blogda Ara

16 Nisan 2015 Perşembe

Quentin Dupieux Bizi Kuşkulandırıyor

Madde bizi kuşkulandırmaz. Eşya belki bunu başarır fakat ötesi, bir birim ötesi yani şimdilik sanat diyelim, sanat bizi kuşkulandırır. Bizi kuşkulandıran şey eğer sanatsa biz buna güzel deriz. Bugün güzel bir film izledim. Aslına bakarsan beni madde de kuşkulandırmıyor değil. Fakat konumuz bu değil, konumuz bizi kuşku ile bile olsa bazı duygulara maruz bırakabilen şeyin sanat oluşu. Sağlam okurlarım girişten anlamışlardır filmden kaç ölçü etkilendiğimi, mütessiriyetimin şiddetini. Evet, sinemanın şiir bahçesi olarak gördüğüm türü kara mizah, eğer hakkından gelinmişse beni muhakkak değiştirir. Quentin Dupieux İf İstanbul 2011’deki Lastik (Rubber) filmi ile neyin peşinde olduğunu açık etmişti zaten. İstanbul Film Festivali muhteviyatında gösterilen Gerçeklik (Reality) ise gözlemlediğim kadarıyla seyirciyi şok etti. Kuşku demiştim başta, yeniliyorum zekâmız ile ilgili kuşkuya düştüğümüz an endorfin salgılarız. Bu yeni bir durumdur. Dupieux çektiği filmin içine film koydu, rüya gördürdü, rüyanın içine rüya kurdu. Bul karayı al parayı. Kuşkulanmıyoruz. Acaba benden başkasıyla cinsel münasebet kuruyor mu/ kurmayı hayal ediyor mu dışında kuşkumuz yok. Facebook hesabı olan biri kuşkulanabilir mi? Çocuk sevicisi olmadığımız belli değil, homo olmadığımız kesin değil, inandığımız gibi yaşamak bizi neye çeviriyor? Yönetim şeklimiz, baştakiler, gazeteler, müphem. Fakat kuşkulanmıyoruz. Benzin daha ucuz olsa belki kuşkulanabilirdik. Adam film çekmek için yapımcıya gidiyor fakat konuya bir türlü girilemiyor. Bir kere balkona çıkılıyor, iki kere içeri giriliyor, temas sağlanamıyor ta ki yapımcı “projen güzel ama bana son 40 yılın en güzel çığlığını kaydedip getireceksin” diyene kadar. Adam eline alıyor kayıt cihazını ve psikolog karısının müşterisini kaçıracak biçimde acılı haykırışını kaydediyor. Markette, spor salonunda elinde kayıt cihazı ile haykırış arıyor. Çok güzel acı çekiyorsunuz bir daha… Fakat gelmiyor, ikinci kez feryat edilemiyor. “En güzel çığlığı attım ama kaydedemedim”: Vurulunca söylediği söz, fakat rüyada. Çığlıklarına numara veriyor. Rüya gerçeği hapsediyor. Fakat son dönemin moda filmlerindeki gibi değil, belki onların da parodikökünü alarak (İnception, İnterstellar) devam ediyor. Filmin neresinde olursa olsun tam anlama yaklaşacakken bizi yeni bir saçma ile anlamın yolundan saptırıyor. Yarın bir gösterim daha var. Saat 11:00, Fransız Kültür Merkezi.  

GERÇEKLİK | RÉALITÉ| REALITY | Yönetmen: Quentin Dupieux / Senarist: Quentin Dupieux / Görüntü Yönetmeni: Quentin Dupieux / Kurgucu: Quentin Dupieux / Özgün Müzik: Phillip Glass / Oyuncular: Alain Chabat, Elodie Bouchez, Jonathan Lambert, Jon Heder, Eric Wareheim, Roxane Mesquida, John Glover, Kyla Kenedy / Yapımcı: Gregory Bernard, Diane Jassem / Yapım Şirketi: Realitism Films / Dünya Hakları: Indie Sales / Fransa, Belçika / 2014 / DCP / Renkli / 87´ / İngilizce, Fransızca; İngilizce, Türkçe altyazılı
SEANSLAR
15.04.2015
19:00
Feriye
bilet al
16.04.2015
11:00
Atlas
bilet al
17.04.2015
11:00
FKM
bilet al






(*) işareti ile belirlenen seanslar filmin yönetmeni, yapımcısı veya oyuncusunun katılımıyla yapılacaktır.

2014 Sitges Eleştirmenler Ödülü
2014 Ghent Gençlik Jürisi–Mansiyon


Wrong / Yanlış ve katil tekerlek Rubber / Lastik filmlerinin yönetmeni Quentin Dupieux gene çılgınca gerçeküstü bir komediyle kafaları karıştıracak. B filmlerine selam duran, biraz da bilimkurgu tadı veren bu filmde, kendi halinde bir kameraman olan Jason yöneteceği ilk korku filmi için fellik fellik yapımcı aramaktadır. Servet sahibi yapımcı Bob Marshal filme finansman sağlamayı kabul eder etmesine de, bir şart öne sürer: Jason 48 saat içinde sinema tarihinin en kusursuz çığlığını bulmalıdır! Jason, çığlık arayayım derken bir kâbusun içine düşecektir. Bu arada bir belgeselde, adı Gerçeklik olan küçük bir kız, bir domuzun içinde bulduğu mavi bir video kasedin sırrını çözmeye çalışmaktadır. “Aslında Gerçeklik, benim daha önce çektiğim üç filmden de bir şeyler içeriyor denebilir: Steak, Lastik ve Yanlış. 2012 yılında Los Angeles’ta iki film çektim. Bunların ilki olan Wrong Cops pis, aptal ve basit bir filmdi. İkincisi ise Gerçeklik. Bu film temiz, zekice kurgulanmış ve karmaşık. Bu ikisi şimdiye kadar çektiğim en iyi filmler diyebilirim.” – Quentin Dupieux

13 Nisan 2015 Pazartesi

İKSV ve MİT

İstanbul Film Festivali, 12 Nisan 2015 günü göstereceği bir belgesel filmi gösterime 3 saat kala yaptığı açıklama ile durdurmuş idi. Açıklamada Kültür Bakanlığı’ndan kendilerine gelen bir evrakın gereğini yaptıklarını belirttiler. Festivalden birçok film durumu protesto etmek maksadıyla geri çekilince bugün (13 Nisan) bir basın açıklaması yaparak kâğıdın 11 Nisan 2015’te geldiğini belirttiler. Ve Film festivali yöneticisi Azize Tan geri çekilen filmlerin tavrını destekliyoruz dedi. Belgeselci Emel Çelebi ise Azize Tan’ın dayanışma çağrısına katılıyoruz dedi. 10 dakika sonra kültür Bakanlığı yaptığı yazılı açıklamada İKSV’nin yalan söylediğini, ilgili kâğıdın genel bir kâğıt olduğunu ve bunun Ocak 2014’te gönderildiğini ihtiva eden bir açıklama yaptı. Ne yönetmenler ne de Festival yöneticisi bu yalanlama üzerine açıklama yapmadı. Şimdi havada kalan şeyler var.
1-Azize Tan neden yalan konuşuyor? Hem kâğıt geldi diyerek hem de geri çekilen filmlerin arkasındayız diyerek hem yalancılık yapıyor hem de riyakârlık. Geri çekilen filmlerin arkasında iseniz ve bu sansürden mesul değilseniz neden bir üstünüze hesap sormuyor ya da kabahat sizde ise bunu itiraf etmiyorsunuz, istifa etmiyorsunuz?
2- Bu sansür kararını kâğıtla almadığınız besbelli, o halde ya vahiy geldi ya içinizden bir faşist engel oldu ya da MİT ajanı gelip sizi tehdit etti? Bunlardan hangisi olduğunu açıklamak zorundasınız. Yoksa hepiniz sanat camiasına muvazzaf kılınmış birer devlet ajanısınız, TC ajanısınız. Başka bir mana çıkmaz bundan!
3- Sinemaseverlerin zekâsını hafifseme hakkını size kim verdi?



6 Nisan 2015 Pazartesi

Dagur Kári’nin Bakir Dev filmine gittim.

Bugün İstanbul Film Festivali kapsamında Dagur Kári’nin Bakir Dev filmine gittim. Vücudundan dolayı bükük bir neşeyle yaşamak zorunda olan adamın hikâyesini anlatıyor. Şöyle bir laf geçiyor, ağladım: Karşı cins sana çay içelim dediyse bunun tek bir anlamı vardır. Ve bu anlam uluslararası bir standarttır. Cennet vatan İzlanda ile ne ortak yönümüz varmış. 

Büyükçe bir adamın küçükçe hikâyesi, İzlanda usulü bir “kırk yıllık bakir”… 40’larında, kilolu, hâlâ annesiyle oturan Fusi, henüz cesaretini toplayıp yetişkinlerin dünyasına girememiştir. Gününü uyurgezer gibi geçirip tekdüze bir hayat sürdürmektedir. Fıkır fıkır bir kadın ve sekiz yaşında bir kız çocuğu beklenmedik bir anda hayatına girince, Fusi artık kendince harekete geçmek zorunda kalır. Berlin Film Festivali’nde özel gala gösteriminde prömiyerini gerçekleştiren Bâkir Dev, Dagur Kari’nin ilk filmi Albino Noi’den bu yana çektiği en iyi film olarak değerlendiriliyor. Bâkir Dev ile Dagur Kari, son filmi Paul Dano’lu The Good Heart / İyi Yürek’ten altı yıl sonra hem sinemaya hem de İzlanda’ya dönüyor.

Bazı Duygularımın Yıpranması

selamsız ve bir kadının hatırı sayılır parmaklarından
iyi bi şey yapmış olmak adına, iyi bi şey, kendime küçük gelen
yapamadığım şeylerin yerine, belki özür dilemek
belki merhametle şiiri birbirine karıştırma yalanı
ve başka yalanların ortasından
bir am ve sik davasının içtimai değer kazanmasından
felsefe ve psikolojiyi imdadına çağırmasından
aşktan ve kinetik enerjiden yazıyorum

öncelikle herkesi tebrik ederim
bi başka insanla hayat paylaşma
bu ötekicil, empatik, özgecil, sinerjik, diğerkam
kalp atışlarınız, göz kırpışlarınız, boyun kırışları
nelerden feragat etiyseniz artık belki de delik
kıyılan bir nikah yahut anonim şirket ana sözleşmesi
tutulan avukat, bırakılan huylar, verdirdiğin oy
taptığın tayyip, aldandığın kürt, küçük gördüğün gey
izlediğin dizi, paylaştığın tivit sıradaki flörtöz
aman ya rabbi aman ya allah düşündükçe teessüfüm artıyor

bulaşıcı, süfli, bulantı veren yalanların
hangi hastalığa benzediğini hiç düşündünüz mü
hızla çoğalması, metabolizmayı çökertmesi
fukaralığa ve acziyete düçar etmesi
insana ve allah’a olan saygınızı yerle bir etmesi
misal: bebeğin kime ait olduğu büyüyünce anlaşılacaktır
fedakarlık kim tarafından edilmiştir bebek babaya ait
sevgi kadına,, önemsenmek tuvalet fırçasına aittir
anneye de ait olabilirdi bebek
geride acı hatırası bile kalmayacak bir torba şimdiki zaman öcü
hepinizden, insana katlanan herkesten nefret ediyorum
ben belli bir süreden sonra insana katlanamıyorum
içim tereddütle doluyor
içim doluyor Atatürk sevgisine bile yer kalmıyor
artık buzdolabını açıp kapatmıyorum o bakış öldü
bir insanın etrafındaki insanlar neden varlar
nefretimin simgesi olarak varlar başka türlü çok saçma
menfaatlerini hesapliyim diye varlar
bu zeka düzeyi bu zeka düzeyinin etrafında olur zaten normaldir
bu mallık ancak bu mal ile kuvveden fiile geçer
bunun burada olması yalnızlıktır bunun burada olması çare
bunun bu insanlardan almaya çalıştığı bunun kompleksi
allah belanı versin aşağılık kompleksi demem için yaratıldılar

insan öldürmediğin için saygı görebilirsin
okuduğunuz için teşekkür ederim


buzdolabını açıp kapama bakışı öldü selamünaleyküm

Kuru Otlar Üstüne Üzerine

Yazarın notu: Okuyacağınız yazıda sürpriz bozacak bir yorum bulunmamaktadır. İnsanlar roman okumayı bıraktılar. Film ve dizi izlemeye deva...