Bu Blogda Ara

9 Ekim 2020 Cuma

Bir Hülya - Louise Glück

Dinle: İnsanlar her gün vefat ediyor.

Bunla kalsa iyi

ayrıca taziye evlerinde her gün

yeni dullar doğuyor yeni yetimler

peki şimdi ne yapacağız der gibi

kavuşturup ellerini oturuyorlar.

 

Sonra: Kabristana gidilir

bazıları için bu ömürde ilk kezdir.

Korkarlar ağlamaktan

korkarlar bazen de ağlayamamaktan.

Biri sokulur yanlarına

bir şeyler söyletir ya da

birkaç kürek toprak attırır kazılmış kabre.

 

Dul kadın koltukta vakarla bekler eve dönünce.

Kalabalıktan kimileri elini tutarak

kimileri sarılarak sırayla teselli etsinler diye onu.

Kimseyi kelimesiz bırakmaz

minnettar kalır geldikleri için.


Gitmelerini geçirir içinden

geri dönmek ister kabristana.

Hatta ve hatta hastanedeki odaya…

Tek dileği zamanda birazcık

ters yönde ilerleyebilmektir

bunun imkânsız olduğunu bilerek.

Nikahtan da öteye ama

ilk öpüşmeye.

 

Louise Glück 

(Tercüme edenler: Nuray Önoğlu, Cihat Duman)



A Fantasy

I'll tell you something: every day

people are dying. And that's just the beginning.

Every day, in funeral homes, new widows are born,

new orphans. They sit with their hands folded,

trying to decide about this new life.

 

Then they're in the cemetery, some of them

for the first time. They're frightened of crying,

sometimes of not crying. Someone leans over,

tells them what to do next, which might mean

saying a few words, sometimes

throwing dirt in the open grave.

 

And after that, everyone goes back to the house,

which is suddenly full of visitors.

The widow sits on the couch, very stately,

so people line up to approach her,

sometimes take her hand, sometimes embrace her.

She finds something to say to everbody,

thanks them, thanks them for coming.

 

In her heart, she wants them to go away.

She wants to be back in the cemetery,

back in the sickroom, the hospital. She knows

it isn't possible. But it's her only hope,

the wish to move backward. And just a little,

not so far as the marriage, the first kiss.

 

Louise Glück


Not: Şairin Nostos adlı şiirini geçen sene Nuray Önoğlu ile birlikte çevirmiştik fakat sona erdirememiştik. Noktayı koyamamıştık diyelim. Bugün yaptığımız araştırmada çeviriyi maalesef bulamadık. Kayıp. Nostos, yukarıdaki şiirden çok daha zor bir şiirdi. Bugün Nuray Hanım'ın çevirip gönderdiği metni daha evvel çevirdiğimizi hatırlamamla birlikte önceki çeviri çalışmasına ait hayaletler bana musallat oldu diyebilirim. Ne vakit Nostos'a girmeye çalışsam endişelendim, vesveselendim. Böylelikle A Fantasy adlı şiiri çevirme kararı aldık. Nostos'un beraber çalıştığımız hali meydana çıkarsa çok şaşırır ve sevinirim. Belki gücümüz yerine gelirse bir daha çevirmeye çalışırız kim bilir.  


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Keşke bizi de kamyonlara koyup taşısalardı.

Keşke bizi de kamyonlara koyup taşısalardı kavunlara haksızlık oldu. Cadde-i Kebir’e bir damla kan düşmesin diye yapıldığını farz ettiğim ku...