Ayşegül Tözeren, meczubun biriyle ilgili bir yazı kaleme almış. Mail kutuma düştü. Onu buraya alıyorum.
Yeni Şafak'ta yazan Yusuf Kaplan Erdoğan'a 20 öneride bulunmuş. Ben de kendisine bir iki soru yöneltmek istiyorum.
"Halkı çözen İslam'la ilişkisini sıfırlayan 'salaş' bir kuşak yetiştiren, çocuklarımızı sığ ve değerlerimizi çözücü tüketim kültürünün kölesi haline getirerek mankurtlaştıran eğitim, kültür ve medyada devrim yapılmalı.
Eğer bu üç devrim yapılamazsa, 20 yıl içinde yok oluruz!"(Madde 2, Yusuf Kaplan)
Kaplan, bu maddede, topluma kendince bir eleştiri getirmeye çalışmış. Ama aynı cümle içinde İslam ile dini vurgulayıp, mankurtlaşmayla Orta Asya mitlerine gönderme yapıp, sos olarak da "tüketim kültürünün kölesi" ve devrim gibi ifadeleri kullanınca çorba olmuş.
Kaplan'ın tüketim kültürüne karşı devrim çağrısı yapan sözlerini okuyunca, aklıma birden Taksim'de Gezi Parkı'na AVM yapılacağı iddiasıyla başlayan Gezi Direnişi geliverdi! Sevgili Kaplan, alışveriş merkezleri tüketim kültürünün mabedi değil midir? Taksim'e alışveriş merkezi dikeceklerdi. Bence bir madde daha ekleyip, n'oldu o iş diye de bir sorun. Ay, yoksa siz de mi çapulcusunuz? Vay, vay!
"Başka kültürlerin gönüllü acentalığını yapan Boğaziçi, Bilkent ve ODTÜ 'yıkılmalı' bunların yerine tıpkı ABD'de olduğu gibi Ivy League üniversitelerine benzer, Amerikan kültürünün ve dünyasının izini süren, bir Amerikan ruhu geliştirmeye çalışan, bizim Nizamülmülk medreselerine benzer, bizim öncü kuşaklarımızı, bizim medeniyet iddialarımız doğrultusunda yetiştiren çaplı pilot üniversiteler kurulmalı!" (Madde 19, Yusuf Kaplan)
Kaplan'a göre başka kültürlerin gönüllü acentalığını yapan üniversiteler yıkılmalı(!), yerine tıpkı ABD'de olduğu gibi Ivy League üniversitelerine benzer Amerikan kültürünün ve dünyasının izini süren, bir Amerikan ruhu geliştirmeye çalışan üniversiteler kurulmalıymış! İyi misiniz, Sevgili Kaplan? Aynı cümle içinde, hem bağzı üniversiteleri başka kültürlerin acentesi olmakla eleştirip, infaz ediyorsunuz, hem de model olarak Amerikan kültürünü gösteriyorsunuz? Arada da bir sözceyle, “Nizamülmük medreselerine benzer” olsun diyorsunuz. Amerikan kültürüyle Selçuklu dönemi medreselerini nasıl bağdaştırdınız? Nizamülmülk'ün kurduğu Nizamiye medreselerinin bir kuruluş amacının da "sünni müslüman kadrolar" yetiştirmek olduğunu düşününce içimden "hmmmm" demekten kendimi alamıyorum doğrusu.
"Belki de en önemlisi de, çözücü postmodern kültür, bir sel gibi bütün dünyayı tek tipleştiren sığ bir kültürü, zevk, beğeni ve hayat tarzını bütün dünyaya anında yayıyor. Eğer bu çözücü postmodern kültüre karşı kendi değerlerimizi koruyacak ve kendi medeniyet ilkelerimiz doğrultusunda İslami duyarlıkları gelişkin yeni bir kuşak yetiştiremezsek, iki kuşak sonra İslam bu ülkede azınlıkların dini haline gelebilir." (Madde 20, Yusuf Kaplan)
Kaplan tarafından bir dış mihrak olarak postmodernizm işaret edilince, belleğim beni postmodernizmin zamanında komutanlar tarafından iç düşman olarak ilan edildiği 2008'lere götürüyor. Nereden nereye... İçimden bu madde de çok tatlış olmuş diyorum. Kalp kalp kalp.
Özetle, bu tür yazılara Ahmet Kural tiplemelerindeki ciddiyetin ötesinde bir ciddiyetle yaklaşamıyorum. Ama Yeni Şafak bir mizah dergisi olsa okurum. Düşünün, ben... Yeni Şafak! Okurum diyorum.
Ha bir de bonus soru:
Ne zaman “En güzel eser benim: Kafam garplı ruhum Türk” yarılmasını aşacaksın, sevgili sağcı düşünürüm?
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
YanıtlaSil