Bu Blogda Ara

2 Şubat 2015 Pazartesi

Politik Pozcu Şiire Misal Anlamında Güven Adıgüzel

Vasatı kaşıyarak vasata tesir edebilirsin. Vasata tesir etmenin ekspermental bir yönü de var. Dedikodu yazısı yazıyorsun, twitterda eleştiri diye paylaşıyorlar. Yazının içinde, yazının eleştiri olmadığı belirtildiği halde, yorum olduğunun altı çizildiği halde yapıyorlar, duramıyorlar, durduramıyorsun. Bir süre vasatı kaşımaya vasat yazılarımla devam edeceğim. Neyse.  Eskilerin politik gerçekçilik/ toplumcu gerçekçilik adı verdiği bir sanat akımı var. Doğru kullanılmadığı halde insanı rezil edebilecek, bıçak sırtı bir mecra, nice koç yiğitler gerçekçiliğe giderken elindeki romantizmden de oldu. Dal daşşak geri döndüler.

Türkiye gibi bütünlemeye kalmış ülkelerde ağır abi gibi görünmek sanatçıyı cezbeder. Bu abi, tarihten, felsefeden, coğrafyadan, hatta fizikten, iktisattan, seksten anlamak zorundadır; anlamıyorsa anlamış gibi yapmakla mükelleftir. Cinsel partnerini böyle bulur, yayın dünyasında ihtiyaç duyduğu hürmeti böyle temin eder. Tarihte olduğu iddia edilen kitlesel tüm hareketlerden bir şekilde nemalanır. Kavimler mi göçtü hoop ordan 10 kuruş telif, Kadeş Antlaşması mı imzalandı, hoop ordan bir metrekare toprak mülkiyet, Ekim Devrimi mi oldu hoop hesaba 10 ruble kan parası falan filan. Kızılderili mi öldürüldü hoop gözyaşı, Filistinliler mi katledildi hoop lanetli dilekler. Derken şiir ortamı, siyasetçi olamayacak kadar yeteneksiz ya da talihsiz olanların doluştuğu politik pozcu pazarına dönüyor. Birbirine benzeyen duyarlı bir sürü şair. Al birini, öp ötekinin kalbini. Estetik ile etiği, sanat ile siyaseti, politka ile poetikayı birbirine karıştırıp sıvıyor. Lirik, romantik şiire attığı politik imgelerle heterojen bir karışım sunuyor, heterojen ve sırıtkan. Naratif olmak istiyor, fakat beceremediği için yeni epik bir tarzda kalıyor. Vasat bunu anlamıyor, basıyor rtyi, vuruyor alkışı, eleştirmen de olmadığı için ortamda, diğer şairler kafa sallıyor ve şairimiz kendi kendini aldatarak devam ediyor şiire.

Ellerin ne kadar da politik. Bu dize Güven Adıgüzel’in Kadraj Hataları adlı kitabından. Bu ay İzdiham Yayınları’ndan çıktı. Boşboğazlık bu. Eller politik olamaz. Ellerin yaptığı iş politik olabilir. Gözler politik olamaz. Bakış politik olabilir. Yani burada ironi de yapmamış, pozcu olmak için el ve politika kelimelerini yan yana getirmiş. Bitmiyor devamı var: Napoliten Hırslarımızın, Azmettir Kalbimi gibi tamlamalar da var ilk şiirde. Ben bu tamlamalardan ve bunların ortaya çıkardığı mecazdan hiçbir şey anlamadım. Gerçekten anlamıyorum ve şok geçiriyorum. Bu insanlar İbrahim Sadri’lerin, Bedirhan Gökçe’lerin sırf bu kelepir kelimelerle şiir yazmalarından dolayı aşağılandıklarını bilmiyor mu?  Bitmedi, sayfa 20, Açık Kalp Ameliyatı şiirine bakıyoruz:

“Borsalar iflas ediyor kuşlar intihar edince çoktan seçmeli ölüyoruz”

Borsa iflas etmez. Borsa tacirlerin hisse senetlerini bok püsürlerini koyup değiştirdiği bir yer, bir müdürlük, yer sağlayıcı. Borsa düşer, açılır, kapanır, hakkında haberler yapılır, içinde yangın çıkar ama iflas etmez. İflas eden borsa tüccarlarıdır. Tüccarlar, şirketler, avukatlar iflas eder. Borsa iflas edemez. Bunun şakası da yapılamaz, sanatı da. Bu bir bilgi eksikliğidir, olur, fakat dizeye ne demeli? Kuşların intiharı borsaya bağlanıyor. Yok, önce çoktan seçmeli ölüm var, intihar eden kuşlar oraya bağlanıyor, intihar eden kuşlara da borsa iflası bağlanıyor, sonra hep birlikte uşağa! Ayıp ayıp. Ayıptır. Orası twitter değil. Orası HTML boşluğu değil. Orası şiir mecrası. Vallahi ve tallahi bunun hesabını veremezsiniz. Hesabı sorulmayacak şeylerin hesabını vicdanınızda veremiyorsanız zaten çürümüşsünüz demektir. Aynı şiire devam ediyorum. Özne sürekli maşuk ile dertleşiyor 6 kıta boyunca. Araya borsa atıyor, Latin Amerika, Kavimler göçü, Toplu Mezarlıklar, korkunçluklar sonra kızımız olursa adı bilmem ne olsun, seni seviyorum gibi şeyler birbiri içinde yüzüyor. 6 kıta boyunca bir aşk şiiri içinde gidip gelen kapitalist/emperyalist imgeler var. Aslında doğru kullanıldığında çok hoş bir teknik bu. Kürt gibi yani. İyisi iyi, kötüsü de çok kötü. Ama burada olmamış. Üçüncü kıtada sevgiliye seslenmeyi bırakmış ve birden bizlere, şiir okurlarına dönmüş: Habil’in hakkı Kabil’den sorulmadı zaten, unutun! (Seyirciye dönüyorum) Yav yenge pas vermiyorsa bize ne gardaşım. Sen niye şiirindeki birliği ve hitabı bozup birden “kestiiiik” deyip bize dönüyorsun. Sonra tekrar “motooor” deyip aşka rücu ediyorsun? Olmaz, beni bu şiire inandıramazsın, üzülürüm. İllegal gözyaşları, steril acılar, hangi birini sayayım bu kalıpların ben de yoruluyorum. Bi torba böyle çöp var bu kitapta. Bu ne?

Sana söylemediğim şeyler var, aklın Nepal’de kalmış romantik bir 68’lidir
Ruhun Slovakya’nın kurtuluşuna çoktan asker yazılmış


HAHAHAHAHAHAHHAHAHAHHAHAHAHHAHAHA. ÇOK KOMİK YA. Bu dize Gezi parkı isyanları sırasında imzalanan Bizde Çok Adam  Bulunur antlaşmasından daha komikmiş. İnternetten açayım da bir daha okuyayım o muhteşem bildiriyi. (Önce seyirciye dönüyorum sora muhataba) Şiir adına hayatınızda yaptığınız tek politik şey idi. Doğru, yanlış. Orasını Allah bilir ama şiir adına yaptığınız en komik ve politik eylemdi. Bundan sonra 100 yıl lirik yazsanız kimse size karışmaz. 

Not: En son paylaştığım dize İsmet Özel'den aparma imiş. M.Ç.'ye teşekkür, nazar-ı dikkat için.  Dize şöyle:

evi Nepal'de kalmış/ Slovakyalı salyangozdur ruhum

5 yorum:

  1. buraya yorum yazan niye kalmadı yayınlamıyor musun neye alınganlık gösterdin.

    YanıtlaSil
  2. demek yorum yazan kalmamış bu daha üzücü sanki

    YanıtlaSil
  3. birikimli şairin birikimli eleştirisi hiç bir kısmını birine eleştiri diye kullanmam.

    YanıtlaSil
  4. Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  5. Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.

    YanıtlaSil

Keşke bizi de kamyonlara koyup taşısalardı.

Keşke bizi de kamyonlara koyup taşısalardı kavunlara haksızlık oldu. Cadde-i Kebir’e bir damla kan düşmesin diye yapıldığını farz ettiğim ku...