Bu Blogda Ara

29 Kasım 2016 Salı

Ozan'a Sorular ve Cevaplar

Kafamız karışık, bazen kavramları bazen de olguları yanlış yerlerde kullanıyoruz. Şimdi hemen soru sorarak deşeyim:

1-      Şiir denen şey ile dergi/magazine/mecmua denen şeyin birbirinin müştemilatı gibi algılanmasının sebebi nedir? Dergi denen şeyin şiirin neşrine yarayan bir cihaz/mecra olduğu bilgisi neden kullanılmıyor?

2-      Şiirin neşri mevzusunda dergi cihazının yanı sıra kitap, ses kaydı, video, internet, gazete, elektronik posta, posta kutusu cihazlarının varlığı neden yadsınıyor?

3-      Dergi, birden fazla insanın katkı sunacağı, farklı yönlerden bir konuya yaklaşacağı, farklı türlerde (deneme, şiir, makale) eser oluşturacağı bir mecra iken onun bir tavır dergisi olması gerektiği düşüncesinin sebebi nedir?

4-      Şairler dergilerde bedenleriyle mi şiirleriyle mi düşünceleriyle mi yoksa imgeleriyle (şair imgesi) mi var olurlar?

Dergiler çıkmadan önce tavırlarını belirleyebilirler. Yahut merkez dergisi olurlar. Belki de belli bir yaşın altındakilerin yazabileceği gençlik dergisi olurlar. Sadece şiir dergisi ya da öykü dergisi olabilirler. Daha ileri gidip sadece modern şiirin dergisi, avangart şiirin dergisi, deneysel şiirin dergisi olabilirler. Dergiler zaman içinde tavır da değiştirebilirler. Mesela Heves Dergisi ilk zamanlarında taşra dergisi, sonra merkeze hitap eden dergi, nihayetinde deneysel şiirin dergisi olmuştur. Diri Ozanlar Derneği çıkışını yaparken sadece şiir yayımlayacak ve çok basılıp çok dağıtılacak bir dergi olacağının açıklamasını yapmış ve bu yönde üç sayı çıkmış bir dergi. Ozan Can Türkmen ise burada şiir yayımlamış olan beni -bu yazının yazarını- çok satan bir dergide yazarak etkimi arttırmaya çalışmak ve bazı şairlerle yan yana durup kendimi istiflettirmek ile suçlamış. Bana da cevap hakkı doğuyor. Bur'da sözü sizden alıp Ozan’a çeviriyorum. Canım Ozan;

Çok satan dergide yazacaz diye şiirin malzemesinden çalmadık, seviyeyi düşürmedik, ne yazıyorsak onu yazdık. İkinci olarak ben düzenli olarak bir dergide yazmıyorum. Ve son yıllarda ekseriyetle şiirlerimi sadece isteyen kişilere, ilan ve posta ile gönderiyorum, özel bir neşir peşindeyim. Ayrıca blogumda yazılı müzik kayıt sitemde sesli kayıtlar da neşrettiğim oluyor. Posta ve internet siteleri dışında bazı dergiler ve fanzinlerde –benden şiir istendiğinde- neşrediyorum. Genel olarak da tavrım belli olduğu için, ideolojik olarak alakasız birileri zaten benden bir şey talep etmiyor. Fakat sadece bir tavır dergisinde de yer almıyorum. Son dönemde tavır dergisi olarak gördüğüm bir dergi yok açıkçası. Çıkarmak istediğim dergiyi de maddi imkânsızlıklar nedeniyle erteliyorum. Hal böyle iken sen bi etkiden bahsediyorsun. Ben etkimi arttırmaya çalışıyorum evet, fakat bunu sadece Diri Ozanlar Derneği’nde şiir yazarak değil, internet sitelerinde eleştiri yazarak, twitterda polemik çıkararak, internet dünyasına videolar armağan ederek, şiir neşrederek ve daha burada sayamadığım onlarca yöntemle yapmaktayım. Fakat bunlardan en etkilisi sen de çok iyi biliyorsun ki internet mecrası. Hızlı ve bedava yayılıyor eser. Sen de etkili olmak için yazını önce blogunda sonra twitter hesabından paylaşmışsın. Yani yazını Sirkeci Garı Bekleme Salonunda yazmış, Demirören AVM’de dolaşıma sokmuşsun. Tepki beklemiş ve almışsın. Böyle etkili olacağını düşünmüşsün, haklısın. İyi şeyler etkili olur aslında. Mecra önemli değil. İnci Sözlük’teki o hikayeyi hatırla. Mecrası İnci Sözlük’tü ve etkisi Beckett etkisi yaratıyordu. Atilla Çapraz’ı düşün, duvara yazıyor, bizi çarpıyor.


Gelelim istiflenme meselesine. Dergiler kitap olmadığı için ve birden fazla kişi yazdığı için (Naber hariç) umumiyetle bir istiflenme alanı zaten. Bireysel alanlar posta kutularıdır. Duvarlar, kitaplar, kişisel sergilerde istif olmaz. Tavır Dergileri’ndeki istiflenme ile Serbes Dergiler’deki istiflenme farkını belirleyen bir kıstas yok. İstiflenme nerde başlar ve nerde biter bilemiyoruz. Poetikası olmayan, kadrosu olmayan bir mecrada istiflenme kaçınılmaz. Dolayısı ile istiflenmeyi belirleyen şey yine iyi şiirin kendisi (ve düşüncesi) oluyor. Şiir yazmak için, şiirle var olmak için başkalarına ihtiyaç duyan zavallılar istiflenebilir kanımca. Tüm neşretme ihtimallerinin yokluğunda bile şiir yazan, yazacak olan, mecrayı tanımayan ve en önemlisi mecrayı kutsallaştırmayan birisi istiflenemez. Dergilerin şiirin başat mecrası olarak gören, buna istinaden bu mecrayı kutsallaştıran/ tabulaştıran, dergi ve şiir olgularını birbiri içinde içkinleştiren tavrı kabul etmiyorum. Bu dergiyi tüzel bir kişi olarak değil de gerçek kişi olarak kabul etmektir. Görünebilmek için ancak kabile olması gereken Adanalı Zavallı Şairler’in bir iki sayı çıkarıp kapattığı dergilerdeki istiflenmeye bakarsan anlarsın ne demek istediğimi. Matbu çıkarak tarihe adını kaydettirmeyi şiar edinen ve etkiyi böyle sağlayacağını düşünen dergiler, kabile broşürleri iki ucu boklu değneğin diğer ucundalar maalesef. Etkili olmak ve istif olmamak için çok iyi eserler yazıp, çok dağıtmak, bulunduğu şiir kamusunda nevi şahsına münhasır olmak, hem matbu hem de online olmak gerekiyor. Aynı anda hem adını tarihe kaydediyorsun, hem de aniden yayılıyor günceli haberdar ediyorsun hem de yeteneklisin. Güzel olur öyle.     

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Kuru Otlar Üstüne Üzerine

Yazarın notu: Okuyacağınız yazıda sürpriz bozacak bir yorum bulunmamaktadır. İnsanlar roman okumayı bıraktılar. Film ve dizi izlemeye deva...