Bu Blogda Ara

23 Eylül 2017 Cumartesi

Otomobil Dergiciliğimiz-3 (Ensar Vakfı)


Baba olmayı reddettiğim için insan yavrusu üzerine çalışmalarda teorik bir alanda sıkışıp kaldım. Fakat yakınlarımın yavrularını incelediğimde beni oldukça şaşırtan bir şey var. Yavrular bir makineyi ellerine alıp verili şekillerden, grafiklerden hareketle yutup kanalına girip çizgi film açabiliyorlar, arada oyuncak reklamları girince o oyuncakları talep edebiliyorlar. Bu yavrular ya deneye deneye alışıyor kendi hazlarını giderecek kanallara girmeyi ya da bir kere öğretiliyor, sonrasında devam ediyorlar. Ebeveynler bunların elinde tablet, telefon ne buldularsa veriyorlar. Meşgul edilmemek için çocuklarını meşgul ediyorlar. Öyle spastik bir nesil yetişiyor işte. Eğitilmez, eroin tüccarı, kâtıl bir nesil.

Ot, bok, kafa dergilerine baktığımızda bu dergilerin tasarımlarının neredeyse birbirleriyle aynı olduğunu görürüz. Hepsinde sayfanın orta yerinde yuvarlak manşet içine yazılmış aforizmalar vardır. Bu aforizmalar o yazıdan rastgele seçilmiş cümlelerdir. Japon bayrağını anımsatan o şey, grafikerlerin adını bildiği o şey, o çerçeve işte, spot mu diyorlar ne? İçine yazı yazılabilecek kadar ekonomik değil. Altta ve üstte boşluklar/israflar oluyor ve sayfanın genel yapısını bozuyor. Ama dur bakalım, bozsun. Çıkaranlar onu istiyor, tam estetik bir nesne satışlarını etkiliyor çünkü.

Ensar Vakfı’nı bilirsiniz, çocuklara tecavüz edenlerin hocalık yaptığı vakıf. Karaman meselesini duymuşsunuzdur. Öğretici konumunda olan persona, öğrenciye bilgiden başka travma da veriyor. Mahvediyor.

Otomobil dergilerinde birçok farklı görüşte ünlü kişilik bir araya gelmekte ve hatıralarını yazmaktadırlar. Bunların birçoğu bizim arkadaşımızdır. Özellikle yazar olanları tanıyoruz. Kitapları var. Bir kısmı ise bu dergilerde yazmanın bir itibar verdiği inancını taşıyor. Yazısı otomobil dergisinde çıkan bir genç, bunu CV’sine ekleyebiliyor. Bu dergilerde yazmanın onun tanınırlığına, tasdikine bir karine teşkil ettiğini düşünüyor. Yayınevi sahipleri ise yazarlarının bu dergilere olmasını satışa kesinlikle olumlu yansıyacağını düşünüyor. Bu yazarlar ve şarkıcılar, otomobil meraklıları birbirlerinin çevresini birbirlerine açıyormuş sanırım.

Otomobil dergilerini okuyanlar kimler. Benim etrafımda bu dergileri okuyan kimse yok. Kitapçılarda bazen bekleyip bu dergilere kimlerin el uzattığını inceliyorum. Liseliler, üniversiteliler, beyaz yakalılar. Yani kısaca kifayetsiz muhterisler, olmamışlar, boşluğa düşenler, regli gecikenler, ve saire ve saire. Kimisi sevdiği bir yazarı takip etmek için diğer yazarlara da katlanmak zorunda kalıyor kimisi içinde bulunduğu toplulukta saygı görmek için bu dergileri elinde taşıyor. Kimisi de gerçekten aptal, bütün o perişan hatıraları, o kötü cümlelerle kurulmuş bayat metinleri büyük bir zevkle okuyor.

Daha önce ne yazmışım twittera? Bu dergilerin olması ve okunması bizim gibi kaliteli insanlar için bir paratoner vazifesi görüyordu. Alemin gerizekâlıları bu gübrelere üşüşüyor. Sineklik takmadan yaşayabiliyoruz hanemizde. İkinci olarak dergicilik yaptığımız zamanlardaki bir şikayetimizi hatırlatmıştım: Dergi çıkarmak da biz sanatçılara kaldı ise sanatımızı nasıl üreteceğiz? Enden birileri dergi çıkarmıyor da bize sadece yazmak kalmıyor? Şimdi bu oldu işte, birileri dergi çıkarıyor ve azı sanatçılar burada yazıyor. Oh mis.

Değil lan öyle. Bunlar çocuklara tecavüz ediyorlar çocuklara. Her ne kadar bize bir yazarı zararı yoksa da bu işlerin, bunlar bizim çocuklarımızı sikiyorlar. Bunlar bir nesli soysuzlaştırıyor. Ve yıllar sonra bize patlayacak bunların yetiştirdiği kitlenin şimdiki potansiyel tehlikesi. Dolayısı ise benim önerim, yüksek entelijansiyaya önerim yani: Buralarda yazan yazarları cezalandırmak. Bir itibarsızlaştırma kampanyası yapabiliriz. Gerçek ya da sanal isimlerle sürekli taarruz altında bırakabiliriz. Çünkü dergiyi çıkaranlar zaten arsızdır, işçi hakları ile ilgili yazı yazdırır, grafikerinin parasını vermez, kafesinde çalıştırdığı garsonun haftalığını ondan esirger. Bunların cezai ehliyeti yoktur. Bizim işimiz yazarlara saldırmak olmalıdır.


Tekrar etmek gerekir. Bir kifayetsiz muhteris gibi bu dergilere kıskançlığımı, gereksiz libidomu yönlendirmiyorum. Bu dergileri eleştirmek de kültür endüstrisi çerçevesinde bize aykırı onların ekmeğine bal süren bir şey. Orası ayrı. Ağır kelimelerle anlatmayınca anlayamıyorlar, herkes bir kişiyi o dergilerden kurtarsın. Pezevenklerin elinden alsın sevdiğini. Amacımız budur. Saygılarımla. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Keşke bizi de kamyonlara koyup taşısalardı.

Keşke bizi de kamyonlara koyup taşısalardı kavunlara haksızlık oldu. Cadde-i Kebir’e bir damla kan düşmesin diye yapıldığını farz ettiğim ku...