Çukurova
Sanat Günleri Kapsamında 21.03.2012 Mersin’de yaptığım konuşmanın
güncelleştirilmiş hali olan bu yazının tamamı Karayazı Edebiyat Dergisi'nin 19. Sayısında neşredildi.
Burada
bulunmamın sebebi genç ve şair olmam. Genç olduğumu, annemin bana söylediği
doğum tarihini 2012’den çıkardığımda ortaya çıkan 28 rakamından anlıyoruz. 28,
toplum tarafından genç olarak tanımlanan bir yaş. Şair olduğumu ise evvela
edebiyat dergilerinin şiirlerimi yayımlamasından, (i)kinci olarak künyesinde
“şiir” yazan bir kitaba malik olmamdan anlıyorum. Yoksa hiçbir zaman şair
olduğumu anlayamayacaktım. Şairliği ötekilere, genç olmayı da sanırım zamana
borçluyum. İkisine de buradan teşekkür etmek istiyorum. Genç şair olduğumu göre
genç şairlik müessesi hakkında konuşma hakkına da sahibim demektir.
Geç
yaşta roman ya da öykü yazmaya başlanabiliyor. Etrafımızda ve edebiyat
tarihimizde bunların örnekleri var. Ben geç yaşta şiire başlayan ve edebiyat tarihine
kazınan bir şair duymadım. Bu bağlamda da gençlik ve şairlik çok özel bir
durumda kardeş oluyorlar. Şiir, diğer sanat türlerine göre gençlikle daha sıkı
bağlantılı. Sezai Karakoç’un şiir yazmayı bırakmasını, İsmet Özel’in kötü
şiirler yazmasını, Ataol Behramoğlu ve Özdemir İnce gibi yaşlı şairlerin bizi
güldürmelerini başka nasıl açıklayabiliriz? Edebiyatın kalbi olan dergilere
baktığımızda iyi şiirlerin gençler tarafından yazıldığına şahit oluruz. Turgut
Uyar’ın 1956’da dediği gibi ben de “Efendimiz Acemilik” diyorum. Acemilik,
melezlik, heterojenlik ve kaos gibi durumları gençler daha rahat fark ediyor
olmalı. Günümüz genç şairini diğerlerinden ayıran, onları yontan ne savaş, ne
göç ne de aşk. Günümüzde ne Dada’yı doğuracak bir 2. Dünya Savaşı, ne de 2.
Yeni’yi doğuracak bir baskı rejimi var. Buna benzer toplumsal olaylar olsa bile
–ki Güneydoğu’yu ve Recep Tayyip Rejimini aklımızın bir kenarında tutmak
gerekiyor- bunun etkisi kesinlikle internetin etkisini geçemez. Recep Tayyip
rejiminin sanatçıyı bastırdığını hiç düşünmüyorum. Eğer öyle olsa okuduğum
birçok değerli şairin gözaltına alınması gerekirdi. Bunların adlarını anıp
hedef göstermek istemiyorum. Aynı şekilde memleketteki Güneydoğu Savaşı’nın da
hâlâ şiire bir etkisi bulunmamakta, savaş, bir tema olarak ara sıra şiirde
kendine yer bulmaktadır.
Sokrat’ın
gençleri yoldan çıkardığı gerekçesiyle idam edilişi de dâhil olmak üzere (idamdan
ziyade intihardır aslında) gençlik hak ettiği ilgiyi her zaman gördü. Genç
nüfusunun çokluğu ile övünmek bir devlet geleneğidir mesela. Edebiyat
dergileri: Umumiyetle gençler tarafından çıkarılır ve ilk amaçları arasında
genç kalemler ortaya çıkarmak vardır. Ulusal basından kaçtığı nispette gençleri
yanına çekmekte yahut onlarla birlikte gözükmeyi bir yöntem olarak uygulayan
şairler vardır. Ya da gençlerle mesafeli olmalarına rağmen gençleri etkileyecek
şiirler yazanlar. Buradaki kurnazlığı iyi tahlil edelim.
Bir
de her devrin popüler şairi vardır. Ay içerisinde çıkardığı şiir kitabı
bahanesiyle bütün gazetelerin kültür sanat sayfalarına çıkan popüler bir şair o
ay içinde 3.000, o yıl içinde 5.000 satar. Ve o şair azala azala satar. Fakat
10 yıl sonra satamaz. Hele öldükten sonra hiç! Bu rakamları günümüz için
söylüyorum. 1980 öncesi, edebiyatın başrolü oynadığı bir kültür ortamı için
geçerli değil bu rakamlar. Ya bizim garipler? Hiçbir kültür sanat sayfasına
çıkmaz yahut tesadüfen birkaç yerde görürüz. Kitabı 200-500 arası satar. Ama
ölükten sonra da satmaya devam eder. İyi şairlere bakalım. Şimdi diyeceksiniz
ki çok satmak mıdır mesele? Yok, mesele o değildir: Ahmet Arif öldü ama hala
çok satıyor. Slogancı şiir yazdı ve politik olması hasebiyle gündemde kaldı.
Aynen bir Attila İlhan gibi. Cemal Süreya bile YKY’de 42. Baskısı yapılmasına
rağmen kan kaybettiği gözlemleniyor. E çok satsınlar bakalım. Peki, bu isimler
günümüz gençlerinden biri olan benim kalbimde nerde? Aynı dönemde yazmalarına
rağmen Sezai Karakoç, Metin Eloğlu, Ece Ayhan, Cahit Zarifoğlu gibi isimleri Attila
İlhan, Cemal Süreya, Ahmed Arif, İlhan Berk, Fazıl Hüsnü gibi şairlerden ayırıp
önemli kılan husus ne? İlki iyi şiir
elbette. İkincisi ise bu adamların şiirinde gençleri ayartan başka bir damarın,
sahici, riyakâr olmayan bir damarın bulunması. Yaşantısı hakkında fikir sahibi
olmadığım bir Sezai Karakoç’tan sırf Hızırla
Kırk Saat’i yazdığı için nefret edebilirdim. Fakat Karakoç’un hayatına
baktığımızda bütün yazdıklarını sahici ve haklı buluyoruz. Bunlar gençlik
alametidir. Olduğu gibi görünmek. Göründüğü gibi olmak. Hesapsızlık,
eyvallahsızlık, gereksiz şovlardan kaçınma, dille olan mesafesini ayarlama,
dilin kendisini mesela yapabilmeyi becerebilme. Çok satmak kendi başına
belirleyici değil demek ki. Tıkandığımda hemen Cahit Zarifoğlu’nu açıp ilham
alıyorsam hiç kusura bakmayın Zarifoğlu gençtir. Yazdığı şiirle ilham veren her
şair gençtir (Eluard’ın Ozan esinlenenden
çok esinleyendir sözünü hatırlamak.) Bir silsile örenği verecek olursak; Hilmi
Yavuz’u bırakalım, Vural Bahadır Bayrıl’dan, hadi onu da geçelim Can Bahadır
Yüce’den ilham alabileniniz var mı? İsmet Özel’in son şiirlerinde düştüğü, ümit
beklediği durum ortada. Ve elbette birebir İsmet Özel kopyası şairlerin
yaşadığı korkunç şaşkınlık. Mesela ismi az çok bilinen gençlerden Onur Caymaz,
Alper Gencer… (Burada Bâki’nin 2011 YKY Şiir
Yıllığını açıp genç şairlere bakacağım ve isimleri öyle sayacağım. Çünkü
isimler aklıma gelmiyor. Şimdi yıllıkta 1991 doğumlu Fırat Demir’den başlayarak
1980 doğumlulara kadar ilerleyeceğim. Harun Atak, Didem Gülçin Erdem, Efe
Murad, Davut Yücel, İlkay Aşık, Gökben Derviş, Ertan Yılmaz, Emre Varışlı, Utku
Kaygusuz Zafer Özgekağan, Cem Kurtuluş, A.Barış Ağır, Mustafa Altay Sönmez,
Engin Özmen, Mehtap Meral, Senem Gökel, Caner Ocak, Yusuf Uğur Uğurel, Gonca
Özmen, Onur Sakarya, Efe Duyan, Esra Elönü, Taner Cindoruk, Halil İbrahim
Polat, Belgin Günay, Yavuz Altınışık. Yaşları 20 ile 30 arasında olan bu 28
genç şair arasından, bu yıllığa alınmış olan şiirlerden Caner Ocak, Emre
Varışlı ve Yavuz Altınışık’ın şiirlerinden başka ilham verici bir şiir yok.) Bunlar
sadece örnekler. Şiirde ustası yaşlı olanın kendisi de yaşlı olur. Şimdi bu isimler
üzerinde biraz arkeoloji yaparsak kimin Hilmi Yavuz’dan doğduğunu kimin, Veysel
çolak’tan oluştuğunu ve kimin küçük İskender’den damladığını ortaya koyarız.
Ama kalsın şimdilik. Genç şair ise ne doğurur ne de doğrulur. Lem yelid ve lem yuled yani. Diğer
şairlerle kendini eşit tutar, şiirini kurtarmaya çalışır. Mesela Hakan
Arslanbenzer’in gayri meşru çocukları şair diye ortalıkta gezinebilirler. Fakat
onlar şimdi ve sonra ancak ve ancak Hakan Arslanbenzer’in gayri meşru çocuğu
olarak tanınabilirler. Yediiklim Dergisi’nde şiir editörü olan Zafer Acar’ın
genç şair Aykut Nasip Kelebek tarafından yazılan ve Zafer Acar’ı en büyük şair
ilan eden şiiri yayımlamasının şiirle bir ilgisi olmasa gerek.
Ustalık Meselesi
Sincan
İstasyonu’nun geçtiğimiz aylarda yaptığı soruşturmaları okumadım. Usta-çırak
ilişkisi (bundan sonra UÇ diye yazacağım) üzerine biz dizi gence sormuşlardı.
UÇ ile ilgili saçma sapan şeyler okuyacağım korkusuyla hiç bakmadım metinlere.
Fakat şu sorunun cevabını belirtmeden geçemeyeceğim: Genç şairin ustası kimdir
ve nasıldır? Genç şairin ustası okuyup en çok etkilendiği şairdir. Hayır hayır
tam tersinden cevaplamak istiyorum: Genç şairin ustası, onun kitabını basan
veya bastıran ‘büyük şair’ değildir. Genç şairini ustası genç şair hakkında
yazılar yazan, zar atan ‘büyük şair’ değildir. Genç şairin ustası, genç şairi
ortaya çıkararak daha sonra o genç şairin etinden sütünden faydalanma niyetinde
olan ‘büyük şair’ değildir. Bunlar şiir tarihi ideolojisidir. Ayak oyunlarıdır.
Konumuz şiir olunca, çırak ustasını görmez. Tornacı mıyız? Torna aletinin
başına geçen ustamız bize manderen takmasını mı öğretecek? Değil. Şairiz. Nasıl
şiir yazılacağını ise ustanın ağzından değil, yazdıklarından anlarız. Özü
okumak olan bir işte ustanın dizinin dibinde durmaya gerek yok yani. Şimdilerde
kimin şiirini sevsek, selamımızı esirgemesek hemen bize abilik yapıyor. Abilik
devirleri geçti. Dergim varcılık, yayınevim varcılık devirleri çoktan geçti.
Şimdi internet var artık. Yazdığınız herhangi bir şeyi bir kuruş ödemeden ve
kimseye bel bükmeden insanlara, büyük kitlelere ulaştırabiliyorsunuz.
Genç Şairin Karşı Karşıya Kaldığı
Tehlikeler
1-Kötü
şiir yayımlayarak satışlarını arttırmayı düşünen çapsız edebiyat dergileri.
Bu
dergiler her sayı, popüler bir şairden şiir ya da yazı isteyerek kendisini
kitleye önemli göstermek niyetinde olur. Genellikle kötü edebiyatçılar
tarafından çıkarılırlar. Bu edebiyatçılar aynı zamanda tüccardır. Kişisel
ilişkilerini üst düzeyde tutarak bir yandan popüler şairlerle ticaret yaparlar
diğer yandan gençlerin umutlarını sömürürler. Her bir sayısında torbayla şiir
bulunur.
2-Para
karşılığı şiir kitabı basan yayınevleri.
Bu
acı durum kendisine mizah dergilerinde de yer buldu. Ersin Karabulut,
24.04.2012 tarihli Uykusuz Dergisi’nde yayımlanan karikatüründe, birçok yayıncı
tarafından geri çevrilen romanını, ev almak için biriktirdiği parasını bankadan
çekip, 5 TL’lik banknotlara çevirdikten sonra onlara yazıp parayı dağıtmasını
konu edinmiş. Tedavüle girmesi ve okunması, şairinin parasına bağlı olan şiir
kitapları, gençlerin şiir algısını etkilemektedir. Bu kitapları gençlerimizin
ulaşabileceği yerlerde yok etmeliyiz.
3-İnternet
sayesinde bilginin kolay ulaşılabilir olması.
Bilgi,
günümüz internet personasının kolay ulaşabileceği ve devredebileceği bir
konumda artık. Bu konuşmayı dinleyen ya da yazıyı okuyan bir kişi Google arama
motoruna Ersin Karabulut yazarak 30 saniye içinde bilgi sahibi olabilir. Hatta
hiç tanımadığı halde 1 dakka sonra onu tanıyormuş numarası yapabilir. “Evet,
güzel çizimleri var, gerçeğe yakın çiziyor, çizgileri gayet net, genç bir çizer…”
Günümüzde sadece imge bombardımanına tabi tutulmuyoruz. Aynı zamanda bir bilgi
saldırısı da var. Dolayısı ile şiir yazan genç sistemli bir şekilde bilgiye
ulaşmaya muhtaç kalmıştır. Bilgi, ona dağınık, düzensiz yollarla ulaşmaktadır.
Dolayısı ile bilmediği şeyleri biliyormuş gibi hissedip davranabilecektir. Bu
da okumalarını etkileyecek ve dolayısı ile şiirini besleyen kaynaklardan
birinin daha önü kesilmiş olacaktır.
Özet:
Günümüz genç şairi açık vermemelidir.
Günümüz genç şairi açık vermemelidir.
**
Çukurova Sanat Günleri Kapsamında 21.03.2012 Mersin’de yaptığım konuşmanın
güncelleştirilmiş halidir.
Cihat Duman
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder