Sabitfikir Dergisi’nin Ekim Sayısını okudunuz mu?
Güncel Edebiyat etiketiyle çıkan dergi mizahi yönleriyle bizi bizden almaya
devam ediyor. Gerçi bu konu hakkında daha evvel hayvan arkadaşlarımız yazmıştı
ama olsun. Bi kere daha belirtmekte fayda var. Sabitfikir barındırdığı biçok
çelişki ile muzır neşriyatın başta gelen ürünlerinden. Elif Tanrıyar’ın bir
cümlesi ile başlayalım isterseniz: “Geçtiğimiz günlerde hatırlarsanız Orhan
Pamuk’un Die Zeit gazetesine verdiği röportajda burjuvazi üzerine söylediği
sözler…” Geçtiğimiz günlerde
hatırlarsanız diye yazılmaz. Hatırlarsanız geçtiğimiz günlerde diye
yazılır. Bir yazının ilk cümlesindeki bu hata bizi Sabitfikir’in gelen yazıları
direkt wordden aktardığı bilgisine götürüyor. Gelişine vuruyor. Çünkü okur mal.
Ne versen yer. İnek gibi bişey okur. Türkçe’yi bilmeden Türkçe Edebiyat
yapıyorlar kurnazlar. Hasan Cömert, Şebnem İşigüzel ile röportaj yapmış. Anlaşmalı
boşanma protokolü tadında bir iş çıkmış. Biri hadi siyasi röportaj yapalım hadi
acı çekelim hadi tarafgir olalım diyo, diğeri de zıplayıp evet tatlım çok
haklısın çok haksızlık var ülkede diyo. Sert bişey yok. Sabitfikir’in mizah
anlayışı benim gibi ulvi anlayışlılar için tatmin edici. Mesela çeviri bi metin
var. Çevirmenin adı yok. Çevirmen ya adı bu büyük (!) dergide geçmeyecek kadar
küçük (mesela 3 kuruş verip bi üniversite öğrencisine çevirtmiş olabilirler) ya
da gerçekten çevirmen yok.
Melisa
Kesmez ve Aysu Önen’in kaleminden bir cümle: Edebiyatın 70’lerin sonlarında ve
80’lerde televizyonla yaşadığı yakın temas, görünen o ki son dönem dizi
üretkenliğinin de en birinci hayat damarlarından biri. (açb) Bizim şaka
olsun diye yaptığımız dil oyunlarını, dil eksiklerini arkadaşlar ciddi yapıyor.
En birinci hayat damarı ne ya? Hayat damarlı mıdır? Sorarlar! (Gülücük)
Arkadaşlar niteleme sıfatını da niteleme sıfatıyla pekiştirmişler. En birinci
hayat damarının tam orta kalbi.
Mert
Tanaydın. Sizce mert şu cümleleri hangi kelimeyi kullanmamak için sarfetti: Yapıtların sinema filmi haline getirilmesi,
televizyona aktarma süreçleri, hiç de filme alınacak gibi gelmeyen yapıtlar,
dizi haline getirme, filme aktarma, filme aktarılmaya pek de elverişli olmayan.
a)travesty
b)uyarlama
c)döllenme
Doğru cevap
tabii ki uyarlama. FSEK’te geçen kavram da bu. İşi bilenler tarafından
kullanılan kavram da budur. Uyarlama. Her ne hikmetse dosya kapsamında biçok
yerde UYARLAMA kelimesi geçtiği halde sevgili editör Mert Kardeş’i UYARamamış.
Çünkü okumamış metni. Kardeşin uyarlama kelimesindenden bihaber olduğundan
bihaber. Daha daha ne haber?
Aslı
Çavdar’ın adını ilk kez duydum. Yetenekli bir kadın. Kitap tanıştırma
sanatından haberli.
Gelgelelim
Ömer Türkeş’in yazısına. Bütün kitap tanıtım yazılarında yazının yanına kitap
görseli konmuşken Ömer’in yazısı görselsiz bırakılmış. Soyut bi çalışma var o
kadar. Türkeş önemli bir yazardan bahsediyor. Geçen sene Metis Yayınları’ndan
çıkan Tırnak İçinde Ölüm’ün yazarı
Svetlana Boym’un yeni kitabı Ninoçka’dan.
Tırnak İçinde Ölüm, şiire ilişkin güzel bir eleştiriydi. Sevmiştim. Fakat
aylardır Sel Yayınları’na sansür
uygulayan iktidarla cebelleşen Sabitfikir, konu kapital olunca kendisine reklam
vermekten imtina eden Metis’e sansür uygulayabiliyor. Metis cimri bi yayınevi.
Bunu Yeniyazı Dergisi’ni çıkardığım
günlerden biliyorum. Reklam vermez, verse iki kuruş verir filan. Zaten bütün
yayınevleri biraz cimridir ya, neyse. Sabitfikir de -eğer şu an çok büyük bir
hataya düşmüyorsam- Metis’i cezalandırmış. Sibel Oral ise meselesizliğinin
çaresini din düşmanlığı yapmakta bulmuş. Onu akit Gazetesi’ne havale ediyoruz.
O işlerle onlar ilgileniyor.
harikulade...
YanıtlaSilÇev. Google, Inc.
YanıtlaSilha ha ha.
YanıtlaSil30000 satış rakamına nasıl ulaştıklarının cevabı yok. idefix'den kitap sipariş verene bavadan bir tane yollanan dergi değil mi bu?
YanıtlaSilO kadar sabit fikir'i karalayacağınıza kendi yazım hatalarınıza da biraz baksaydınız ya.
YanıtlaSiltamam
Sil