Bu Blogda Ara

8 Mayıs 2014 Perşembe

Kasık Biti İki Şair: Keçi Sakal ve Kırık Bir Verlaine

Bu yazıyı mide bulantısı eşliğinde yazıyorum. Bu yazı benim geleceğim açısından zorunlu bir yazı, bir nevi kuduz aşısı, tetanos iğnesi hüviyetinde. Bir daha bu bakterilerle uğraşmamak için yazıyorum, yoksa zavallı Keçi Sakal’ı ezmekten bir şey kazanmam. Benim Keçi Sakal’ı ezmemden edebiyat kamuoyu da bi fayda görmez. Bunun da bilincindeyim. Yazıda isim vermeyeceğim. Ama ilgili olanlar elbette anlayacaklardır kimlerden bahsettiğimi. İsim verip onların kariyerleri ile oynamak istemem. Ve isim verip kendime bir tazminat davası da açtırmak istemem. Çünkü bilirsiniz, iki kişi arasındaki özel yazışmalar şahsi haklardandır, diğerinin rızası olmadan alenileştirilemez.

Geçen gün Facebook isimli sitede şiirde usta çırak arasındaki münasebete gönderme yaparak bir şeyler karalamıştım. Bu karalamaları bazı kişiler üzerlerine alınca olayı örneklendirmek için isim vermeden başımdan geçen bir olayı yazmıştım. İsim vermememe rağmen ilgili şahıs kendisinden bahsettiğimi anlamış ve Twitter adlı siteden sevinç çığlıkları atarak ciyat amca bize yine iftira etti demiş. İftira atmaya gerek yok. Gerçekler yeterince işime yarıyor zaten. Keşke iftira atsaydım da bu tür insanlarla karşılaşmamış olsaydım. Kırık Bir Verlaine de bu yazıda bahsedeceğim gibi ezik bir çocuktu. Daha doğrusu meczuptu. Ama sevimsiz meczup. Meczup diyince aklınıza Ece ayhan gelmesin, Ajdar gelsin mesela, Egemen Bağış gelsin. Her ne ise iftira diye inat ederek yazışmaları bir güzel dökerim buraya, sokağa çıkamaz hale gelir. Tıpkı yıllar önce aleyhime yazı yazan bir hayvana “abi bu cihat sokağa nasıl çıkacak” dedikten hemen sonra benle muhabbete geçmesi hatta ona fındık fıstık atayım diye çıkardığı sikko fanzinde benle röportaj yapmaya kalkışması gibi. “Merhaba, ben dimdik sokaktayım ama sen hilmilerin, tenbellerin, cihatların sarphanların 160’ların altına sıra sıra sıra sıra yattın. Şair yerine konulasın diye, kitabın olsun diye yaptın bunları. Duygusal bir sürüklenişe uğradığını düşünmüyorum. Böyle düşünsem sana saygı duyardım.”


7 Mayıs 2014 günü Twitter adlı site üzerinden yine isim vermeden bir şeyler yazınca sevgili dostum Ufuk Akbal olaya müdahil oldu ve bir münakaşa yaptık. Akbal’ın sevgi pötürcüğü olduğunu düşünüyorum. Onu 1 gram sevene 80 kilosunu doğramaya başlıyor. Bu  bakımdan umarım rabbi, Ufuk’u bunla sınamaz. Bu esnada hiç beklemediğim birinden, Keçi Sakal’dan Twitter üzerinden bir atak gördüm. Sosyal medya sayesinde yazarlar arasında enseye parmak göte şaplak sendromu yaşandığını iddia etmiş Keçi Sakal.  Güya kavgaya dâhil oluyo, Kırık Bir Verlaine’den rötivit bekliyo. Keçi Sakal beni Twitter’dan silmiş. Bugün Facebook isimli siteye baktım orada da arkadaşlıktan çıkarmış. Tavşan dağa küsmüş, dağın haberi bugün oluyor. Benimle dostluk yapmayan bir etlinin bana düşmanlık yapmaya hakkı yok. Keçi Sakal’ı bir kere gördüm, dostum değildir, olmadı. Fakat bu etli varlık bana 4 yıldır internet üzerinden yazıyor. Yazışma sebebimiz ise çıkışına katkıda bulunduğum dergiler. Bir zamanlar yeniyazı, bir zamanlar duvar, sonra natama. Keçi Sakal bu dergilere şiir göndermeden önce bana yazıp kendine yol yapmış. Bi keresinde de kendi şiirleri üzerine yazı yazmamı istemiş bir keresinde de ağlar bir halde “Neden benim dosyamı kitaplaştırmak için bana mail atmıyorsun” diyerek evde kalmış kız misali hahahaha. Neyse kötü örnek oldu. 160 beni adam yerine koymuyor bari sen koy diye ağlamış. Bunları şimdi tekrar okuyorum ve kanım donuyor. Keçi Sakal yıllarca bana kendisi için bir şeyler yapmam yönünde tekliflerle gelmiş bir kere de nasılsın kardeşim bir şeye ihtiyacın var mı dememiş. 160 geçtiğimiz günlerde Keçi Sakal’ın şiir kitabını bastı muhtemelen basılır basılmaz beni Facebook isimli arkadaşlık sitesinden çıkardı. Ve o tarihlerden itibaren isim vermeden gizlice bana göndermeli laflar etti. Keçi Sakal, tıpkı Kırık Bir Verlaine gibi bu piyasada yaşayan en berbat kasık bitleridir. Şekil şükül tivitler atarlar mesela şairler enseye şaplak göte parmak derler ama içerden kimlerle neler neler yazışırlar aklınız durur. Eğer iftira attığım iddiası gelirse, yazışmaları imlasına dokunmadan buradan yayınlayacağım. Umarım kıçını kırıp oturur Keçi Sakal, kendisini sokağa çıkarmayacak durumlara sokmaz. 

Bu tipler, kayınbabası zengin olsun için kızı sevenlerin, bi arabası olsun için annesinin altınlarını satanların, görev seçiminde en güzel kaytarmanın yapılabileceği kurumu seçen memurun şiirdeki versiyonlarıdır. Kariyerist bile değillerdir, uzak durun bunlardan, bunlar ve türevleri de benden uzak dursun.

2 yorum:

Keşke bizi de kamyonlara koyup taşısalardı.

Keşke bizi de kamyonlara koyup taşısalardı kavunlara haksızlık oldu. Cadde-i Kebir’e bir damla kan düşmesin diye yapıldığını farz ettiğim ku...