Bu yazıyı mide bulantısı eşliğinde yazıyorum. Bu yazı benim
geleceğim açısından zorunlu bir yazı, bir nevi kuduz aşısı, tetanos iğnesi
hüviyetinde. Bir daha bu bakterilerle uğraşmamak için yazıyorum, yoksa zavallı Keçi Sakal’ı ezmekten bir şey kazanmam.
Benim Keçi Sakal’ı ezmemden edebiyat
kamuoyu da bi fayda görmez. Bunun da bilincindeyim. Yazıda isim vermeyeceğim. Ama
ilgili olanlar elbette anlayacaklardır kimlerden bahsettiğimi. İsim verip
onların kariyerleri ile oynamak istemem. Ve isim verip kendime bir tazminat davası
da açtırmak istemem. Çünkü bilirsiniz, iki kişi arasındaki özel yazışmalar
şahsi haklardandır, diğerinin rızası olmadan alenileştirilemez.
Geçen gün Facebook isimli sitede şiirde usta çırak arasındaki
münasebete gönderme yaparak bir şeyler karalamıştım. Bu karalamaları bazı
kişiler üzerlerine alınca olayı örneklendirmek için isim vermeden başımdan
geçen bir olayı yazmıştım. İsim vermememe rağmen ilgili şahıs kendisinden bahsettiğimi
anlamış ve Twitter adlı siteden sevinç çığlıkları atarak ciyat amca bize yine iftira etti demiş. İftira atmaya gerek yok.
Gerçekler yeterince işime yarıyor zaten. Keşke iftira atsaydım da bu tür
insanlarla karşılaşmamış olsaydım. Kırık
Bir Verlaine de bu yazıda bahsedeceğim gibi ezik bir çocuktu. Daha doğrusu
meczuptu. Ama sevimsiz meczup. Meczup diyince aklınıza Ece ayhan gelmesin,
Ajdar gelsin mesela, Egemen Bağış gelsin. Her ne ise iftira diye inat ederek
yazışmaları bir güzel dökerim buraya, sokağa çıkamaz hale gelir. Tıpkı yıllar
önce aleyhime yazı yazan bir hayvana “abi
bu cihat sokağa nasıl çıkacak” dedikten hemen sonra benle muhabbete geçmesi
hatta ona fındık fıstık atayım diye çıkardığı sikko fanzinde benle röportaj
yapmaya kalkışması gibi. “Merhaba, ben
dimdik sokaktayım ama sen hilmilerin, tenbellerin, cihatların sarphanların 160’ların
altına sıra sıra sıra sıra yattın. Şair yerine konulasın diye, kitabın olsun
diye yaptın bunları. Duygusal bir sürüklenişe uğradığını düşünmüyorum. Böyle
düşünsem sana saygı duyardım.”
7 Mayıs 2014 günü Twitter adlı site üzerinden yine isim
vermeden bir şeyler yazınca sevgili dostum Ufuk Akbal olaya müdahil oldu ve
bir münakaşa yaptık. Akbal’ın sevgi pötürcüğü olduğunu düşünüyorum. Onu 1 gram
sevene 80 kilosunu doğramaya başlıyor. Bu
bakımdan umarım rabbi, Ufuk’u bunla sınamaz. Bu esnada hiç beklemediğim
birinden, Keçi Sakal’dan Twitter
üzerinden bir atak gördüm. Sosyal medya sayesinde yazarlar arasında enseye
parmak göte şaplak sendromu yaşandığını iddia etmiş Keçi Sakal. Güya kavgaya dâhil
oluyo, Kırık Bir Verlaine’den rötivit
bekliyo. Keçi Sakal beni Twitter’dan
silmiş. Bugün Facebook isimli siteye baktım orada da arkadaşlıktan çıkarmış. Tavşan
dağa küsmüş, dağın haberi bugün oluyor. Benimle dostluk yapmayan bir etlinin
bana düşmanlık yapmaya hakkı yok. Keçi
Sakal’ı bir kere gördüm, dostum değildir, olmadı. Fakat bu etli varlık bana
4 yıldır internet üzerinden yazıyor. Yazışma sebebimiz ise çıkışına katkıda
bulunduğum dergiler. Bir zamanlar yeniyazı,
bir zamanlar duvar, sonra natama. Keçi Sakal bu dergilere şiir göndermeden önce bana yazıp kendine
yol yapmış. Bi keresinde de kendi şiirleri üzerine yazı yazmamı istemiş bir
keresinde de ağlar bir halde “Neden benim
dosyamı kitaplaştırmak için bana mail atmıyorsun” diyerek evde kalmış kız
misali hahahaha. Neyse kötü örnek oldu. 160 beni adam yerine koymuyor bari sen
koy diye ağlamış. Bunları şimdi tekrar okuyorum ve kanım donuyor. Keçi Sakal yıllarca bana kendisi için
bir şeyler yapmam yönünde tekliflerle gelmiş bir kere de nasılsın kardeşim bir
şeye ihtiyacın var mı dememiş. 160 geçtiğimiz günlerde Keçi Sakal’ın şiir kitabını
bastı muhtemelen basılır basılmaz beni Facebook isimli arkadaşlık sitesinden
çıkardı. Ve o tarihlerden itibaren isim vermeden gizlice bana göndermeli laflar
etti. Keçi Sakal, tıpkı Kırık Bir Verlaine gibi bu piyasada
yaşayan en berbat kasık bitleridir. Şekil şükül tivitler atarlar mesela şairler
enseye şaplak göte parmak derler ama içerden kimlerle neler neler yazışırlar
aklınız durur. Eğer iftira attığım iddiası gelirse, yazışmaları imlasına dokunmadan
buradan yayınlayacağım. Umarım kıçını kırıp oturur Keçi Sakal, kendisini sokağa çıkarmayacak durumlara sokmaz.
Bu tipler, kayınbabası zengin olsun için kızı sevenlerin, bi arabası olsun için annesinin altınlarını satanların, görev seçiminde en güzel kaytarmanın yapılabileceği kurumu seçen memurun şiirdeki versiyonlarıdır. Kariyerist bile değillerdir, uzak durun bunlardan, bunlar ve türevleri de benden uzak dursun.
yayına niye belgesel sürüyorsun
YanıtlaSilhayvanların özel hayatını bulaştırmasanız bu işe
YanıtlaSil