Birhan Keskin şiiri ile tanışmam 2007 yılına denk düşüyor. Y’ol adlı kitabının ilk sayfasına
on.dört.2007 yazmışım. Sonrasında çıkardığı Ba
adlı kitap ile Altın Portakal Şiir ödülü alıp çeşitli kitap ekleri ve
dergilerde söyleşilerini görünce koşup o kitabı da almışım. Sonra Soğuk Kazı adlı kitabı edinmişim. En son
çıkardığı kitabı Fakir Kene’yi ise
almaya değer görmemişim. Kitapların hiçbir yerinde altını çizdiğim dizesi
olmamış. Yani olur da sevgilime okurum, şiir yazarken çalarım ya da sosyal
medyada paylaşırım saiki ile altını çizmeye değer gördüğüm dize yok. Fakat buna
rağmen yaratılan algı Birhan Keskin’in özel bir şair olduğu, hatta sıkı bir
şair olduğu yönünde. Bana göre ise olmasa daha iyi olurduk kıvamında bir şair.
Bu durum, benim bu fikrim Birhan Keskin’i bir vaka haline getiriyor. Türkçe
şiirde boktan şiirler yazıp (Küçük İskender) buna rağmen ünlü olan, çok satan
şairler görmüştük. Fakat boktan olmayan şiirler yazıp (çok da anonim değil
yazdıkları, gideri var) buna rağmen ilgi gören, konuşulan şair sayısı çok az. Bejan
Matur mesela bu gruptan. Boktan olmayan şiirler yazıyor ve satıyor. Fakat biz
Bejan Matur’u Türk Yetiştirme Yurdu Şairi olarak kodladığımız için buna bir
mana üfleyebiliyoruz. Türk’ün “devşirme Kürt sevdası”nın bir tezahürü. Bir
projenin ürünü. Proje günümüzde başka sponsorluklar mihmandarlığında devam
ediyor. Matur’un anonimliği için sağlam bir gerekçemiz var: Yatılı Okul Şairi
değil o, Yetiştirme Yurdu Şairi. Peki Birhan Keskin ne? Ne olabilir? Buna biraz
kafa yormak gerek. Humoru, alegoriyi, deneyseli, postmoderni, lirizmi,
pastorali vesaire şeyleri aynı anda bu kadar eline yüzüne bulaştıran başka bir
şair yoktur herhalde. Şairler belli başlı şeyleri ellerine yüzlerine
bulaştırırlar umumiyetle. Mesela Edip Cansever kendi imgelerini çok tekrar
ederek soyutlaştırmış, inandırıcılığını kaybetmiştir birçok şiirinde. Metin
Eloğlu iyi ironi yapar fakat konu sözdizimi olunca çok yerde patlak verir. Ya
da uğraşamaz o kadar. Birhan Keskin’in iyi yaptığı hiçbir şey yok. Mesela Kur’an
pastişi (hadi ona miti diyelim) yapmaya çalıştığı şiirde (Soğuk Kazı kitabı,
Sulukule 2008 adlı şiir) pastiş yapamamış, pastiş yapamadığı için elimize
çıplak bir metin bırakıp kaçmıştır. Aynı beceriksizlik Bağdat adlı şiirde de
var. Bu kez şiire bir ikinci tekil şahıs sokup onunla konuşmaya çalışıyor.
Bütün bir Birhan Keskin poetikası evrakta sahtecilik gibi bir şey. Metin bir
şey söyleyecek, bir şey yapacak gibi oluyor ama hiçbir şey olmuyor. Ortaya
Etkisiz Şiir diyebileceğimiz bir şiir çıkıyor. Sanatın en önemli
özelliklerinden birinin de muhatabı şaşırtmak, etkilemek, değiştirmek,
düşündürmek olduğu düşünülünce insan “ya bi dakka” demeden edemiyor. Fakat buna rağmen salondan bir alkış, feryat figan kopuyor. Sanki Mehmet Baransu zindandan kurtulmuş. Yav ne oluyor kardeşim izdiham yaratmayın? Birhan
Keskin bizim kuşaktan kimseyi etkilemiyor. Birhan Keskin, ünlü akademisyenler,
ünlü gazeteciler ve ünlü müzisyenlerden başka kimseyi etkilemiyor. Adeta suç
işlemek maksatlı bir yardım derneği kurulmuş. Benim uzaktan gördüğüm bu.
Yakından gördüğüm hiçbir şey yok. Küçük İskender ile ilgili yazdığım şeylerin
aynısını buraya almak isterim. Neden kimse Birhan Keskin’e haddini bildirmiyor
sorusnun cevabı olacaktır: Yeni okur, küçük İskender’i, hakkındayazılan övücü yazılar ile kitap eklerinden ve eşcinselliği malzeme edilerekkonuk edildiği gazete sayfalarından tanımaktadır. Yeni eleştirmenler dâhilolmak üzere İskender’in kuşağına mensup eleştirmenlerin bu pespayeliklerleilgili sustuğunu biliyoruz. Kendi kuşağı, İskender’e arkadaşlık yapmış, suçortaklığı yapmış insanlar. Belki de acıyorlar. Atsan atılmaz, satsan satılmazbi gözle bakıyorlar. Genç eleştirmenler zaten kafayı takacak bu kadar kalitelişairler varken İskender’in durumlarını yazmaya gerek görmüyor, üşeniyorlar. Birhan
Keskin ile Küçük İskender aynı kuşaktan, 80 Kuşağı Şairleri değimiz kuşak.
Küçük İskender ile ilgili yazdığımız şeylerin bütünü şamil olmasa da Birhan
Keskin hakkında, kurulan ilişkilerin, metnin tedavülü bağlamında çok önemli
olduğunu tahmin ediyoruz.
Birhan Keskin şiirinde Freud’un oceanic duygu dediği şey (kişinin kendisi ile dışı arasındaki
sınırların kalktığını hissettiği transandantal an) yoğun olarak gözlenir. Bu
anlamda Keskin’e uyduruyor diyemeyiz. Fakat his tarafında başarılı olan şey, üretim aşamasında, yani şey insandan insana aktarılmaya hazır
hale geldiğinde bozuluyor, insandan insana aktarılmaya hazır hale getirilen şey, üretenden bağımsız olarak tüketene
ulaşamıyor. Her ne kadar ayakta seyahat etmek zorunda da kalsa Keskin bir
şekilde o şeyin içinde bulunuyor. Kendine musallat olmak, bir şair için işte
böyle kötü neticeler doğurur. 30 yıl boyunca birinci tekil şahıstan ikinci
tekil şahsa doğru hitap eder durursun. Postmodern olmayı dener, birilerine
yutturur, beceremeyip cayarsın. Mesela! Atıyorum, teknolojik kelimeler geçmez
şiirinde. Oysa teknoloji sektörüne girmemiş şair bulmak çok zor günümüzde.
Fakat Birhan Keskin gibi mistik görünerek var olma derdinde iseniz, yani bir
çeşit mutaassıp iseniz, nefesiniz tutar ve teknoloji ile yüzgöz olmazsınız. Evet,
mutaassıp fakat kesinlikle karikatür değil, mistik gözükme uğruna kendini rezil
eden nice yiğitler gördük. [Gece oldu sıkıldım. Bitireyim.] Ya ben gerizekalıyım,
algılarım kapalı ya da siz hepiniz çok büyük bir saadet zincirinin bir
halkasısınız. Sözlerimi, hiçbir manaya gelmeyen, duygu ve düşünce barındırmayan
bir Birhan Keskin şiiri ile bitirmek isterim.
(Biz seninle yoldayken
yanımızdan ovalar,
ağaçlar; titreşen
rüzgârlar akmıştı. Bir
yolumuz olduğunu,
yol kazalarını, yol
yorgunluğunu
o zamanlar biliyor
muyduk?)
Not: Yazdıktan sonra bir daha okudum. Yok, bir şey yok.
Mecaz, tevriye, imge, mimge, zeka gösterisi, dram, melodram, ironi… Yeni ve
kimseye söylemeğe kıyamacağı edebi sanatlar uydurup bunu metne uyguluyor
olabilir mi?) J
Birhan Keskin şiirlerini seviyorum
YanıtlaSilCihat Duman an itibariyle içten olduğu kadar da açık sözlü bir şiir eleştirmenidir artık benim için. Doğrudur.
YanıtlaSilCihat Duman'ın yargısı kapsamında değerlendirilirse Türk şiirinin büyük kısmı çöpe gitti demektir. Bakıldığında bugün usta şair çakasıyla ortalıkta siftinenlerin çoğunun şiiri içeriksiz söz süslemelerinden ibarettir. Hatta belli yaşa gelmiş, ayaklarının biri de çukura düşmüş kadın veya erkek şairlerin çoğunun eveleyip geveleyerek yazdıklarının özeti şudur: Eyvah, doğru dürüst sevişemeden hayat geçti. Sanki başka hiçbir dert ve dertleri yok sanırsınız.
SilFotodaki kişi bejan matur değil mi bi hata var
YanıtlaSilHayatimda okudugum en anlamsiz, kisisel bir problem haline getirilmis gibi yazilmis "elestiri" yazisi heralde. Of buna elestiri demek bile icimi eziyor. Birhan keskin'in son kitabini okumadim. Onceki kitaplarinda begendiklerim kadar begenmediklerimde cok. Ama bu denli yuzeysel bir "hmmpsss bence birhan keskin sisirilmis balon bi yazardir" yorumundan ote bisey gormedim. Not: ünsüz biri.
YanıtlaSilŞiir kişinin iç dünyasının bir tezahürüdür. Bu anlamda çok bireyseldir. Diğer edebi türlere göre bambaşka bir yerde durur. Okursunuz bir duygu alırsınız ya da almazsınız. Şiir eleştirisi bu anlamda çok hassas bir konu. Hele şair eleştirisi.
YanıtlaSilTrollerin bir şiire el almadıkları kalmıştı, o da tamam oldu şükür. Kendi sıfatlarını(ya da sıfatsızlığını) iyi şairlere yansıtmak suretiyle ilgi toplayabil sadece. Evet, çok haklısın aynalar çok çirkin.
YanıtlaSilTrollerin bir şiire el almadıkları kalmıştı, o da tamam oldu şükür. Kendi sıfatlarını(ya da sıfatsızlığını) iyi şairlere yansıtmak suretiyle ilgi toplayabil sadece. Evet, çok haklısın aynalar çok çirkin.
YanıtlaSilBu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
YanıtlaSilOha!
YanıtlaSilTebriks
YanıtlaSil