Bu Blogda Ara

9 Ocak 2023 Pazartesi

Bizi Koparıyorlar


Galata Köprüsünü Boyayan Boyacılar

Ekonomik kriz dikkatimi bozguna uğrattığı için yazmak istediğim yazıları yazamıyorum sanırım. Akaryakıt fiyatları bir yılda beş katına çıkmış. Gıda üç katına çıkmış. Lokantalar kâğıt havludan tasarruf ediyor. Sabunluklara su basmışlar mekânlar. Çöpten yiyecek toplayan insan sayısı artmış. Kiralar aniden üç katına çıktı. İşçiye memura yapılan zam devede kulak kalmış oldu. Kitap fiyatları iki katına çıktı. 1 yılda oldu bunlar. 38 yaşına girdiğim şu günlerde daha evvel böyle bir şeyle karşılaşmamıştım. Akbil 3 katına çıktı. Dereden gelip Şişli’ye giden minibüs 2,25 iken 5,5 lira oldu. Apple müzik uygulaması zam yaptı ama unuttum ne kadar zam yaptığını. Belki de artık umursamıyorum. Bu işler para algısını tersyüz ettiği için hesaplamayı bıraktım. Vodafone şirketi 750 dakika, 1000 sms 5 gigabayt internet paketini 28 liradan 59 liraya çıkardı. Alt sınıftan olup da bir şekilde zimmet, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, istismar, şarlatanlık yapmayan kişinin rahat etme ihtimali yok. Eğer etrafınızda ekonomik krizden devleti sorumlu tutmayan ve ses çıkarmayan birileri varsa bunların namussuz olma ihtimali çok yüksektir. Bir şekilde yollarını buluyorlardır. Şikâyet etmek bir yana şakşakçılık yapmaya devam ediyorlardır. Bu tiplerin ar damarı çatlamış ve vatana ihanet süreçleri tamamlanmıştır.  Bizim mahallede fırınlar yarım ekmek satıyor. Sayı ile erik satan manav var. Uzun zamandır evin yakınlarındaki süpermarkette tek başıma alışveriş yapıyorum. Eve tek maaş girse kitap, sigara, çilek, karpuz, en iyi bebek bezini tercih etmek gibi lükslerden geri kalacaktık. Evine sadece asgari ücret giren insanları düşündüğümde boğulacak gibi oluyorum. Artık özel hastaneye gidemiyoruz. Devlet hastanelerinde de sıra gelmeyince muayene olmaktan vazgeçip eve dönüyoruz ikidir. Orhan Veli’nin yoksulluk temalı şiirlerini okuyorum da sanki bugün yazılmış gibi:


FESTİVAL

Ekmek karnesi tamam ya,

Kömür beyannamesi de verilmiş;

Düşünme artık parasızlığı;

Düşünme yapacağın yapıyı;

El tutar, ömür yeter;

Yarına Allah kerim;

Dayan hovarda gönlüm!


BEDAVA

Bedava yaşıyoruz, bedava;

Hava bedava, bulut bedava;

Dere tepe bedava;

Yağmur çamur bedava;

Otomobillerin dışı,

Sinamaların kapısı,

Camekânlar bedava;

Peynir ekmek değil ama

Acı su bedava;

Kelle fiyatına hürriyet,

Esirlik bedava;

Bedava yaşıyoruz, bedava

 

Afet günlerinde edebiyat yapılmıyor. Afet üzerine yazılmış şiirleri okumak daha iyi geliyor sanırım. Doğal olmayan afet. Komplo. Rezalet. Ölüm korkusundan daha beter bir korku ile toplumu hasta ediyorlar. Hastalar intihar ediyor. Başkalarına saldırıyor. Sehiv atışmaya, atışma tartışmaya, tartışma henüz kavga başlamamışken alçakça ve korkakça silah çekip ateşlemeye gidiyor. Adliyeler hangi dosyaya bakacaklarını şaşırmış durumda. Memurlar zaten bir şey kazanamadıkları için kaybedecek bir şeyleri olmadığını düşünüp işleri savsaklıyorlar. Ve buradan anlıyoruz ki kaybedecek tek şeyleri zaman. İtibar, terfi, kınama kimin umurunda. Özel sektörde parasını peşin verdiğimiz halde kimseye iş yaptıramıyoruz. İnsanlar durmak istiyor. Onların da zamandan başka kaybedecekleri bir şeyleri yok. Zamanı küçümsediğim sanılmasın bu yargılarımla. Zaman en büyük servettir. Fakat seçilmiş sayıda insan için bu böyledir. Ekseriyet için zaman, içinde canın sıkıldığı ve can rahat etsin diye okey oynandığı bir şey. Bu ekseriyetin zamanı istismar etmesine lafımız.

Düzyazıdan hiç hoşlanmıyorum. Düzyazıyı roman yazmak yahut kimsenin okumadığı eleştiriler kaleme alırken hissedebiliyorum. Şiir zaten düzyazıdan bağımsız bir şey olduğu için oraya girmeye gerek yok. En yaralayıcı tür bu. Gevezelik yapar gibi yazmak. Dümdüz olmak. Bu da bir kriz. Yaratıcılık kriz geçiriyor. Yaratıcılık berber seviyesine düştü. Hani şu kafa tasımızın, kaşımızın, çenemizin, alnımızın şekline bakmadan dükkanına gelen herkese “kafasındaki” tıraşı yapan zanaatkar. Ne kadar tarif edersek edelim sadece alıştığı ve becerebildiği modeli  yapan sümsükler. İşte reklamcılar, tasarımcılar, dizgiciler, marangozlar, güncel sanatçılar, ressamlar, sosyal medyacılar, kültürel web siteleri yazarları, romancılar böyle. Bir tek bunların imalat kalitesine zam gelmedi. Ucuzluğa devam ediyorlar. Şu düzende böyle kalmaya da mahkûm olacaklar. Olacağız yani. Kendimi oradan kurtarmış gibi olmayayım. 

Son iki yılda alıp okumadığım 200 kitap tespit ettim kitaplıkta. Hazır kitaba zam gelmişken şu zamsız olanlarından seçip okuyayım da zamlı kitap almak zorunda kalmayayım diyorum. Çok şükür ki aralarında bir tane bile roman, öykü kitabı yok. Sadece felsefe, antropoloji, psikanaliz ve şiir okuyorum. Dolayısı ile hazır kitap değerlenmişken en değerlilerinden okuma fırsatı elde edeceğim. Hazır bu konuya değinmişken roman ve öykü kitaplarına neden zam geldiğini anlamadım. Ankara’da oturup kira ödemek gibi bir şey değil mi romana öyküye fazladan para vermek? İstanbul dışında oturup bir de kira verenlere şaşırdığım gibi şaşırıyorum romana para verenlere. Onları okuduğunuz için yazarlar ve yayınevleri sizlere para vermeli diye düşünüyorum. Son verilere göre 12.000 adet kurmaca kitap basılmış 2021’de. Bunlardan sadece 10 tanesi kalacak 50 yıl sonrasına. Diğerleri kâğıttan uçaklara binip cennete gidecekler. 50 yıl öncesinden günümüze kalan 10 yazara selam ederek yazıya veda ediyorum. Beyoğlu’ndan bizim eve taksimetre 27 liradan 55 liraya çıkmış. Sadece 6 ayda iki üç posta halinde oldu bu zam. Şiir kitabımı 28 liradan satarken 64 liraya çıkarmıştım yılın başında. Sanırım 100 lira yapacağım haftaya.     

Kafkaokur Dergisi, Temmuz 2022

Cihat Duman

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Kuru Otlar Üstüne Üzerine

Yazarın notu: Okuyacağınız yazıda sürpriz bozacak bir yorum bulunmamaktadır. İnsanlar roman okumayı bıraktılar. Film ve dizi izlemeye deva...