Bu Blogda Ara

25 Aralık 2015 Cuma

Gaspar Noe ve İlahi Aşk



Gaspar Noe’nun son filmi Love’ı metafizikte yeni bir yarılma mı yoksa bize vaadedilen cennetin simülasyonu olarak mı algılamalı. Enter The Void’de ruhun kendine zigot arayışını rahme yerleştirilen kameradan izlerken Atlas Sineması’nda, gece seansında, o dev ekranda,, bana saldıran (daha evvel kurulmamış bütün imgeler saldırgandır) imgeye müdafaa sergilerken de düşünmüştüm metafizik yarılışı. Love, mistik bir film. Love’da kullanılan mimari, o kusursuz kıvrımlar (özellikle iki dişil yapının birbirine zıt mimarileri, deri renginden tutalım taa göğüs kafesi ölçülerine kadar) bizi bir ahiret olduğu inancına itiyor: Hatırlıyoruz. Love’da düşünce çırılçıplak bırakılmıştır. Saykodelik film kervanına dâhil bir film Love. Narkotik mineraller yuva yıkıyor, yuva kuruyor. Yıkıcı ve kurucu etki taşıyor. Yapılamamış bir günah çıkarma töreni yerine somut bir nesne ikame ediliyor. 

Gaspar Noe’nun tema olarak ilahi aşkı seçmesi, bu temayı aktarmak için de insan bedenlerini mimari bir gerçek olarak ortaya saçması kuşkusuz senenin en büyük sürpriziydi. Benim de yıllardır sanatta aradığım, yokluğunu yadırgadığım -nasıl diyim- adeta bir Catherine Breillat idi. Bu bağlamda Lars von Trier ne kadar maddeci ise diğer ikisi o derece mana peşindedir. Trier’in Cioranist Sinizmi belli bir dozdan sonra arabeskleşebiliyorken Gaspar Noe hakikatin ardından bir derviş olarak izleyiciyi bir kısmı gözükmeyen âleme çekip ışıklandırabiliyor. İşte tam da burada Spinoza’cıl bir beden-tanrı denklemi ile yüz yüze kalıyoruz. Ne ararsan var aq.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Keşke bizi de kamyonlara koyup taşısalardı.

Keşke bizi de kamyonlara koyup taşısalardı kavunlara haksızlık oldu. Cadde-i Kebir’e bir damla kan düşmesin diye yapıldığını farz ettiğim ku...