Bu Blogda Ara

20 Şubat 2011 Pazar

Rubber (Lastik) Filmi ve Özimleme

İf İstanbul 2011’de bugün dördüncü filmime gittim. İlk üç filmde ( özellikle Kara Çayır) umduğumu bulamadım açıkçası. Ama Lastik ( Rubber) filmi çok hoşuma gitti.  Yönetmen Quentin Dupieux adını ezberlemem gerekecek. Sadece senaryo yazmakla kalmamış, görüntü yönetmenliğini, kurgusunu da kendisi yapmış. Epilogda kurmaca ile gerçeğin filmin içinde birbirine geçtiğini görüyoruz. Polis arabası, yolda dizilmiş sandalyelere çarpa çarpa ilerliyor. Sandalyeler tatlı tatlı devriliyor ve araba, elinde onlarca dürbün ile bekleyen muhataba yaklaştığında bağajdan polis şefi çıkıyor. Şef hem bize hem de o anda orda bulunan bir grup sinema seyircisine bir tirat atıyor. "İyi filmlerde bazı şeylerin nedeni olmaz, aynen hayatta olduğu gibi.” Ve sebepten tamamen bağımsız sonuçlar ortaya çıkan film böyle başlıyor. Daha önce merak saldığım öz imleme kuralı, bu filmde işlenmiş durumda. Seyirciler ellerinde dürbün dile lastik tekerleğin canlanışını ve macerasını izliyorlar. Lastik sonra ortalığa vahşet saçıyor. Kamera lastiğe çok yakın. Lastik başrol oynuyor. Ama tuhaf bir şekilde sempati de besleyebiliyoruz lastiğe. O kadar insanı psikokinezi gibi bir şeyle parçalıyor, yok ediyor lastik. Çok güzel bir antikahraman olmuş namussuz. Olayları dürbün ile seyreden seyirciler daha sonra şerif ve yardımcısı tarafından zehirleniyor. Bir kişi haricinde herkes ölüyor. Seyircilerin ölmesi ise film içinde oynanan filmi daha farklı yerlere sürüklüyor. İnsandan hayvandan ve karpuzdan bıkmışlar için Lastik izlenilesi bir film olmuş. Güldürücü, neşe verici, derin düşündürücü. On üzerinden sekiz verdim. Filmin Bağımsız filmler Festivali’nde bir daha ki gösterimi 25 Şubat’ta. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Keşke bizi de kamyonlara koyup taşısalardı.

Keşke bizi de kamyonlara koyup taşısalardı kavunlara haksızlık oldu. Cadde-i Kebir’e bir damla kan düşmesin diye yapıldığını farz ettiğim ku...