Bu Blogda Ara

18 Şubat 2011 Cuma

Başka Akıl Peşinde

İzzet Yasar’ın son şiir kitabı Başka Akıl Peşinde. Aldım. Adliyeye gittim. İncedir dedim yolda okurum. Dönüşte otobüsün sol tarafında cam kenarına oturdum. Şiirlerin çoğunu daha önce dergilerde okumuşum. Ezber gibiyim zaten. Ama akıyor gene. Eğleniyorum. Yanıma yirmi yaşlarında kıvırcık ve her halinden üniversiteli olduğu anlaşılan biri oturdu. Bakışmadık. Ama iyi bir adama benziyordu. Bi ara yoruldum ve pencereden dışarıyı izlemeye koyuldum. Kitabın da arka yüzü gökyüzüne dönük. Elimde. Çocuk cep telefonunun sms bölümüne bi şeyler yazınca kafayı çevirdim, dikiziler dikizlemez “İzz” yazmış olduğunu “et”e geçememiş olduğunu fark ettim. Baktığımı anlamasın diye de hemen kafayı pencereye çevirdim. İzzet Yasar’ı not alıyordu. Ama neden? Kitap zaten gösterişsiz bir kitap. Arka kapakta kitabın en kötü dizelerinden biri var. E bana baksan kendi halinde biri. Acaba hiç kitap okumamış mıydı? Ya da benim tipte “bu adamın okuduğu kitap okunur abi” tipi mi vardı? Neyse… Çocuk sıkıldı mı ne etti, utandı mı, bi teyzeye yer verdi. Sırtını dönmüş ayakta duruyor. Sağ elle dürttüm. “Pardon kitabınızı burada unuttunuz!” Ses de çıkaramıyo… Elini uzattı aldı. İçimden diyorum “hem genç olacaksın hem benim okuduğum kitabı merak edip not alacaksın hem teyzeye yer vereceksin hem de seni İzzet’ten ayrı mı koyacam?”


İkinci anıma geçeyim. Geçen hafta Maltepe Cezaevi’ni ziyarete gitmişim. Ama Pazar diye de almamışlar. Kendimi Ümraniye’de bulmuşum. Dedim Üsküdar çınar altına geçip milleti dikizleyeyim. Otobüs baktım. Birine bindim. Minik bir kadın var hemen giriş kapısında. Önünde bir bavul, kutu bir de kafeste muhabbet kuşu. Parmağında alyans ve tektaş yüzük var. Bu iki yüzük aynı parmakta. Ben bu görüntü karşısında deli olurum. Elime fırsat verseler ve mahkeme filan olmasa o parmağı kırarım. Yüzükleri de götürüp satar iddia oynarım. Telefonda konuşuyor ağlayarak. “Gelmeyecem anne. Gidiyorum.” Kaynana ile konuştuğunu sanıyorum. Hey yavrum. Muhabbet kuşunu kurtarmış. Kendini kurtarmış. Kocanın aldığı yüzükler parmakta. Hem de aynı parmakta. Parmakta evlilik yüzüğü evden kaçıyor. Mantığını sittiğimin çocuğu. Bu sonra o yüzükle avkata da gider. “Boşanmak istiyorum.” O yüzükle adliyeye gider. Karar verilene kadar taşır o yüzüğü. Nüfus cüzdanı değişende atar artık. Dedim bunu takip edem hele nereye gidecek. O eşyalarla ne yapacak. Sonra midem bulandı. Orta kapıya doğru ilerledim. Direğe tutundum. Anne var. Karşılıklı iki kardeş var. Biri 3 diğeri 7 yaşında. Küçük olan erkek.  Erkek çocuğu inceliyorum. Öyle yüzü güzel işte, vakit geçiyor. Bi şeyler söyledi anlamadım. Ama yanımda duran kadın anlamış olacak ki “bi çocuk sakız mı istedi” dedi. Derken hedefi gördü. Çantasından bi falım çıkarıp uzattı. Çocuğun sakızı bi kapışı var abi! Hani bunlar çekingen olurdu, yabancıdan almazlardı? Hemen açtı. Yutacak dedim. Bu çocuk bu sakızı yutacak. Dişlerinin arasına sıkıştırdı, abandı, sakızın diğer yarısı elinde kaldı. Diğer yarısını ne yapsa beğenirsiniz? Ablaya uzattı. Orda yıkıldım işte. Sen o kadar iste sakızı, mucize tarafından sana verilsin, sen de onu ablacığınla paylaş. 5 dakka çiğnedi çiğnemedi bi ara bu konuşurken sakız yere düşmesin mi? Eğilip almaya karar verir vermez anası tuttu bunu. Çocuk bağırıyor. Numaradan ağlıyor. Anası tama çantada var, çıkarıyorum dedi. Dedim ne oluyo lan? Çocuk bağımlı mı yoksa. Meğersem anne arzuyu devam ettirerek belleği siliyormuş. Elini çantaya götürüyor ve çocuğun dikkatini dışarıdaki mazotçuya çekiyor. Her sakız aklına geldiğinde “tamam çıkarıyorum çantadan diyor” eli götürüyor. Sonra başka bi şeye odaklıyor çocuğu. Ben sinirlendim içimden çocuğa iki üç tokat geçirdim ama. Bu kadar şımartılmaz ki. 

3 yorum:

  1. konuşur gibi yazmışın,pek de eğlenceli olmuş..(okulda hoca bu tür şeylere mopasant tarzı veya ömerseyfettin tarzı derdi ama devir çehov devri)...uzun süredir yeni bir şiirine raslamadım -malaum her şey pek çabuk eskiyor-bu yazdıkların ne ayak ,türler arası geçişe hazırlık mı

    not:çocuğa haksızlık etme, o kadar psikoloji/postmodern falan filan deyin sonra nerde trak orda bırak...yazı yalan söyleme sanatıdır

    YanıtlaSil
  2. bir de yazar gibi konuşmak var. allah beri ede.

    YanıtlaSil
  3. beri beri beri beri. gittikçe yabancılaşıyorum. portmanto gibi: üst üste söylendiğinde insanı allak bullak eden kelimeler içinde başı çeker, iddia ederim, oynarım. cık, olmuyor beri. öte öte öte öte? allah şairi yazar gibi olmaya beri mi etsin öte mi etsin, ne yapsın?

    o iki yüzük bi tek beni mi sinir ediyor diye düşünür de kimselere iki çift laf etmezdim. (bir şey sende yoksa ve başkalarında varsa ve sen sinir oluyorsan bunun adı hasettir. ağzımı bile açmam. hasetçi denmesinden korkarım. ) ama kardeşim, anladık evlisin, biri seni seviyor ya da seviyor gibi yapıyor ya da en fenası hiç de yapmıyor, ama yani... yazacaklarımdan kendim sıkıldım. evet, bunun adı hasettir. erkek için olanını bilemem, erkeğin kendisi kendi kendine düşünsün.

    YanıtlaSil

Keşke bizi de kamyonlara koyup taşısalardı.

Keşke bizi de kamyonlara koyup taşısalardı kavunlara haksızlık oldu. Cadde-i Kebir’e bir damla kan düşmesin diye yapıldığını farz ettiğim ku...