Bu Blogda Ara

10 Mart 2011 Perşembe

Ahmet Ümit ve Şiyir

Değerli romancımız Bay Ahmet Ümit bir şiir kitabı çıkardı. Adı, Sokağın Zulası. Everest Yayınları hamilliğinde çıkan bu kitabı ben birine aldırdım. Alacağımı alamıyordum adamdan. Dedim bari ona aldırayım. Zaten param gitmiş, bari karşılığında ayni bir şey gelsin dedim.
Şimdi hanımlar beyler, sıfat tamlaması/isim tanımlaması+tasvir ile şiir yazılacağını kim söyledi? Türkiye topraklarında yazılan şiirin yüzde 98’i böyle maalesef. Bay Ahmet Ümit bu topluluktan beri durmamış. Kitabı Sokağın Zulası başta sonra israf ve kürtajdan kurtulma düzyazı kırıntıları ile dolu. Tıbbi atık! Boş konuşmayı sevmem. Örneklerime geçip derdimi anlatayım.
“Mıy mıy mıy. Mıy mıy mıy. Mıy mıy mıy mıy vay vayvay.” ölçüsü ile yazılan şiirler.
Bu ölçü lirik bir ölçüdür. Sadece sonundaki  “vay vayvay”lar renk katar dizeye. O da olmasa metin tamamen düzyazıdır.
Gözlerin düşünce gözlerimin aklına
Uyanır sisler arasından bir çift nilüfer
Bir ırmak çırpınır yakamozların kuşatmasında
Bahara koşar bozkırda tarlalar
Saçların takıldımıydı parmaklarımın ucuna (s.48)
Şiar(J) burada gözlerin etkisiyle içine düştüğü dehlizleri anlatmaya çalışmış. Birinci mısrada Âttila İlham’dan almış ilhanı. Benim aklıma bir de son mısrada takıldımıydı kısmı takıldı. Or’daki mıymıy sanki ayır yazılacak. Word’de öyle söylüyor: takıldı mıydı. Şiar burada bizi duygulandırmış. Bir ırmak çırpınır yakamozların kuşatmasında. Sen hiç kuşatma gördün mü baboş? Kurmaca kurmuşsundur eyvallah. Bizim bildiğimiz gözden etkilenen âşık yakamoz kuşatmasında bir ırmağı çırpındırmaz gider direkt ırmak olur şar şar şar akar selpaklara (Tedirginlik yok. Gözyaşından bahsediyorum.). Saçlar şiarın eline takılınca patates tarlaları bahara koşarmış. Ayaklanırmış. Ne alaka? Mesela Cahit Zarifoğlu’nun şu dizesini ansam kızılır mı? “bir çiçek bahçesinde geceye durgun kalışın yağmur sıcağı gibi/ öptüm sonsuz gidişinden. Saçlarının seyriyle seni”  bu nalıntı yaptığım mıyı mıyı mıy… ölçülü şiirde “bir ırmak” tamlaması tam 3 kerre geçiyor. Bir sayfalık şiirde tam üç ayrı birırmak var. Hani bir ırmak belirtildi bari diğerlerine de o ırmak desem, okuru sürekli farklı ırmaklara götürmesem, bu anasını sattığımın okuru aynı anda değil üç ayrı ırmak, bir ırmak da bile çimemiyor çünkü. Aslında bu naif şiirler tuvalete gidebilen bir varlık olan insan için değil, melekler için yazılmış gibi. Bizler okumamalıyız bu ırmaklı, cennetli, hurili şiirleri. Aynı şiirde bir ‘in tamlayan olduğu tam 8 tane tamlanan var. Yükünü almış şiir. (bir gelincik, bir ışık, bir gözlerine bir gelinciklere, bir dudaklarına)
Lirik e tamam lirik de ses yok bu şiirde sorunları.
Denizi ve baharı getirdim sana,
Kuşan bayramlık bakışlarını. (s.40)
İki tane açık hece ile bitmesi ne kadar da itici olmuş değil mi Fatmagül? Bak şöyle olsa gideri var ama:
Denizi ve baharı getirdim sana,
bayramlık bakışlarını kuşan

Yani devrik cümle kurup şiirsel olacağım diye sesten taviz vermemek gerek değil mi? Bu şiir kısa ve komik bir şiir. Mani gibi. Acıyı ve zulmü getirdim sana,/ öfkeyle sık yumruklarını. Bizim bildiğimiz yumruklar sadece şu durumlarda sıkılır.Video izle.  
Alt alta yazarsan şiir oluo yan yana yazarsan deneme ve pastoral.

İstanbul’da güneş tutuldu;
Pembe blucinli bir afet,
Savurarak permalı saçlarını
Sakallarından yakaladı onu. (s.11)
U’lar yarım kafiyeJ Valla bak yarım yamalak kafiye işte. Bir de buradan alınız:
İstanbul’da güneş tutuldu. Pembe blucinli bir afet, savurarak permalı saçlarını, sakallarından yakaladı onu.
Afete bak be. Güneşe sakal tıraşı yapacak. Kes tıraşı derler. İmgeni de al git buralardan.
Kitabı aldım ama sadece bu bölümlerini okudum. Diğer yerlerin ise bu yazdığım bölümlerden daha iyi olacağını sanmıyorum. Yarım saatim gitti bu güzel yazı için. Daha fazla gitmesin. Oturup biraz Metin eloğlu okuyayım. Siz de yatın geç oldu.
Ulaaan! Kapatırken arka kapağa baktım. Kepazelik orda devam ediyor. Hani arka kapağa en iyi dizeler alınır ya. Neo epikten beter. Bakın bakın:

Sen yoktun,
Yokluğunla kalkardı ada vapurları,
Gölgelerimiz gezinirdi ağaçlıklı yollarda,
Kayalıklarda seslerimiz çınlardı,
Deniz seni sorardı bana.
Sen yoktun,
Tüm dünyayı değiştirebilirdim,
Oysa aynalarda eskiyor yüzüm.
Ne yana baksam karşımda bir anı,
Meğer İstanbul ne çok benziyormuş sana.

Ağaçlıklı yollar sorunsalı: Yapı sök ağabeycim: Ağaçlı yol. Ağaçlıklar. Ağaç yolları. Ağaç. Ağaç yolu. Ağaca yol ver. Ağaçlık. Ağaçlıklı (bulunamadı){errör}. Kalem. Kalemlik. Kalemlikli sıralar. Bu konuyu sonra tartışalım ya.
Aynalarda eskiyen yüz= Kağıtlarda eskiyen imge. Cahit Sıtkı sıyırma sendromu. Yüz eskimez. Yüz sürekli yenilenir. [ek bilgi.]
Ne yana baksam karşımda bir anı. Ne yana dönsen olur. Karşında bi şey olur. Ne yana baksan karşın olmaz ama. Bakmak göz ya da boyun çevirmek suretiyle yapılır. Altında otomatik bir dönergeç varsa olur tabii. Haklısın. Karşı gövde ile ilgili yani. Göğüsle. 

8 yorum:

  1. Ahmet Ümit'ten nefret ediyorum cihat

    YanıtlaSil
  2. lütfen aydoğan bey. şahıslardan değil, eserlerinden nefret ediniz.

    YanıtlaSil
  3. Şahsından da okumadığım eserlerinden de nefret ediyorum.

    YanıtlaSil
  4. keşke okuyup da nefret etseydiniz. o daha zevkli oluyordu. ama olsun. sizin ki de makbul.

    YanıtlaSil
  5. Önce bi bakarım, söyleyen 'adam' mı? Değilse, sadece nefret etmek, hem zamandan, hem paradan kazandırıyor. Sen de böyle dene. Paran gitmez, zamanın hiç gitmez. Velhasıl Ahmet Ümit'e değmez!

    YanıtlaSil
  6. aramızda kalsın kitabı bülenp'e aldırdım. bülenp'i bilirsin. :)

    YanıtlaSil
  7. Adamı öldürseydin daha iyiydi.
    Ben olsam Halibram'a aldırırdım. Anlarsın(!)

    YanıtlaSil

Keşke bizi de kamyonlara koyup taşısalardı.

Keşke bizi de kamyonlara koyup taşısalardı kavunlara haksızlık oldu. Cadde-i Kebir’e bir damla kan düşmesin diye yapıldığını farz ettiğim ku...