Oynanabilir. Fakat
ortasında buluyorum kendimi. Acının tam ortasında. Düğün otobüsünün heterojen
yapısı ve bozuk klima. Klimanın bozuk kısmı ile ikinci köprünün arızası kuzen
çıkıyor. Baya bi dertleşiyorlar. Atlı bi film kadar, o kadar kısa ki tam 8,5
saat düşündürüyor. Topuklu ayakkabı ile çekilen halayın aslında Niçeci olduğu
ortaya çıktı. Güngören’in karanlık sokaklarında seri katil peşinde koşan 7
arkadaş. Yakalasalar çocuğunun çok hasta olduğunu tebliğ edeceklerdi. Otobüs
bitmez, sonsuza kadar azalır. Özellikle bedeninin değişik aksamları muazzam bir
uyumla hareket etmeyen kişiler için bu azalma yavaş ve ağrılı bir yaşama sebep
olur. İçimi bi tiyatroya kiralamıştım. Böyle gecelerde işe yarıyor. Gelin ve
damat ve misafirler. Konuşmalar, müzikler, kostümler, koşan çocuklar, ayrılık
parçaları eşliğinde dans eden evliler, Edip Cansever, disk jokey (özellikle
disk jokeylerin part time olması) ve Çin Halk Cumhuriyeti. İçim kiralık diye en
rahat benim. Fazla acısı olan da bana atıyor.
Marş dinamosunun
motoru harekete geçirmesiyle benzin yanmaya başlar. Pistonlar karşılıklı gidip
gelirler. Bu arada şarz dinamosu motor sayesinde aldığı elektrik enerjisini
aküye pompalar. Akü daha sonra yanacak olan farların enerji kaynağıdır. Motor
hareketi şaft yardımıyla dingile, oradan iki arka tekerleğe birden aktarılır.
Şanzımanda hareketi çeşitli döngülere bölen vites, motordan gelen hareketi
tekerleklere çeşitli hızlarda paylaştırır. Bunların hiçbiri eşit değildir.
Hareketten ortaya çıkan yer değiştirme pastası otobüsteki tüm kişilere eşit
dağıtılır ama. Dünya yüzeyinde, aynı otobüs içinde bulunanlar eşit şekilde yer
değiştirirler. Muazzam bir yönetimin tüm özelliklerini taşır otobüs. Şoför,
kendisi bir Ece Ayhan deliliği olarak yaşamıştı. Şu an sadece ölü. Ve şoför. Beyninin
emir verme merkezi ile el ve ayakları arasında var olan binlerce sinir sürekli
çalışıyor. Bu kablolar canlı kalabilsin diye dakikada 100 kez kıpırdayan kalp
ve ciğeri var. Bu hareketin ortaya çıkardığı bir ısı var. Biyolojiyi
zorluyoruz. Allah’ı zorluyoruz. Fakat bu sigara kokusu?
Ey ortamın buğulu sesine sahip kaslı. Emrediyor: Dans edin! Yoksa sizi müzikle gebertirim. Annenizi ağlatırım. İnceltilmiş şanzıman gürültüsüne benzeyen bir ritim çalıyor. Herkes dans ediyor. Bunun en çok bi teyzeyi yeşilletmesi ilgi çekiyor. Teyze etrafında toplanan kalabalık onun fotoğraflarını çekiyor. Çeşitli açıklamalar yapılıyor. Yerel gazete muhabiri oracıkta intihar ediyor. Midesinde ölü pasta parçaları buluyorlar. Pasta maketmiş. Her düğün aynı pasta kesiliyormuş. “Fakat bunun gerçek bi evliliğe ne gibi bi tesiri olabilir ki” dedi Filiz. Gözler Filiz’e çevrildi. Bi bardak su içmesine müsaade edildi. Çetin boşalan bardağın bisürü fotoğrafını çekti. Delillerin kararmasına izin verilmiyordu. Şuh bi kahkaha attı Zeynep. Hah ha ha. Şekerim dedi. Elbette pasta sahte olacak. Metin bu lafı idealar dünyasına bir gönderme olarak algıladığı için çok rahattı. Aristo ve Büyük İskender’in büyük aşklarını düşünüyordu. Bu düşünceye, dönüş yolunu en çok dert edinen Elif’in tek koltukta en uygun vaziyette yatma teknikleri eşlik etti. Vücudun kıvrılabilen yerlerinin ne kadar kıvrılabileceği, yatarken ağız suyu akıtmama teknikleri, kendi horlamanızı nasıl dinlersiniz kursları… Osman tüm bunlara utandı. Mütemadiyen utanıyordu. Utanma üzerine yaşıyordu. Beyninin diğer kısımları çalışmıyordu. Utanmakla ilgili bi sürü cinsel fıkra anlatabiliyordu. Çetin’in bu utancın fotoğrafını da çektiğini söyleyenler vardı. Ben görmemiştim.
Ey ortamın buğulu sesine sahip kaslı. Emrediyor: Dans edin! Yoksa sizi müzikle gebertirim. Annenizi ağlatırım. İnceltilmiş şanzıman gürültüsüne benzeyen bir ritim çalıyor. Herkes dans ediyor. Bunun en çok bi teyzeyi yeşilletmesi ilgi çekiyor. Teyze etrafında toplanan kalabalık onun fotoğraflarını çekiyor. Çeşitli açıklamalar yapılıyor. Yerel gazete muhabiri oracıkta intihar ediyor. Midesinde ölü pasta parçaları buluyorlar. Pasta maketmiş. Her düğün aynı pasta kesiliyormuş. “Fakat bunun gerçek bi evliliğe ne gibi bi tesiri olabilir ki” dedi Filiz. Gözler Filiz’e çevrildi. Bi bardak su içmesine müsaade edildi. Çetin boşalan bardağın bisürü fotoğrafını çekti. Delillerin kararmasına izin verilmiyordu. Şuh bi kahkaha attı Zeynep. Hah ha ha. Şekerim dedi. Elbette pasta sahte olacak. Metin bu lafı idealar dünyasına bir gönderme olarak algıladığı için çok rahattı. Aristo ve Büyük İskender’in büyük aşklarını düşünüyordu. Bu düşünceye, dönüş yolunu en çok dert edinen Elif’in tek koltukta en uygun vaziyette yatma teknikleri eşlik etti. Vücudun kıvrılabilen yerlerinin ne kadar kıvrılabileceği, yatarken ağız suyu akıtmama teknikleri, kendi horlamanızı nasıl dinlersiniz kursları… Osman tüm bunlara utandı. Mütemadiyen utanıyordu. Utanma üzerine yaşıyordu. Beyninin diğer kısımları çalışmıyordu. Utanmakla ilgili bi sürü cinsel fıkra anlatabiliyordu. Çetin’in bu utancın fotoğrafını da çektiğini söyleyenler vardı. Ben görmemiştim.
Konuşma, asıl konuya
girmemek için icat edilmiştir. Fakat bu asıl konu dediğiz şey de çok kaypaktır.
Tam asıl konuyu buldum deyip içimizde tutarken, asıl konuya gelmemek için başka
konuları konuşurken, asıl konu kaybolur. Asıl konuyu kaybettiğimizi anladığımız
anda susma başlar. Çünkü başka bir düğüne doğru yola çıkan otobüsün ışıkları
kapatılmıştır.
*Başlık ve el yazması F.K.'ye aittir.
**Zemin, Alenka Zupancic'in Komedi:Sonsuzun Fiziği adlı kitabının arka kapağı.
**Zemin, Alenka Zupancic'in Komedi:Sonsuzun Fiziği adlı kitabının arka kapağı.
Cihat Duman
değişik güzel bir yazı...
YanıtlaSil