Bu Blogda Ara

27 Ocak 2011 Perşembe

Hurda Sanat Manifastiği / /Cihat Duman / /Ocak-2011



Çorabımızın teki kayıptır.
Çorabımızın diğer teki kayıp değildir.
1984 yılında Fransa ile İspanya arasında çıkan ve fakat basına yansımayan kanlı savaş, şüphesiz birçok dengeyi bozmuştur. Yüz milyondan fazla insanın tekme tokat birbirine girdiği bu savaştan hiç haberleri olmasa dahi Elazığ İli’nin Pınarlı Köyü sakinleri ve Suriye’deki Humus bölgesi acayip etkilenmişlerdir.
Sanat internet içindir.
Emir kipi çok çirkin bir davranıştır.
Savaşın olumsuz etkisiyle Şangay, Cidde ve Şavşat’ta aynı anda ortaya çıkan Üçüncü Yeni, yedinci ve altıncı sınıf halk ayaklanmasının sanattaki neticelerini çok kısa bir süreliğine yansıtmış olsalar dahi bu artık 2011 yılı itibariyle mümkün gözükmemektedir. Gıcır bir sanat akımına ihtiyaç vardır. Nihayetinde Üçüncü Yeni Enternasyonal kademe kademe orta direk hâkimiyetine girip köşe yazarlığı derecesinde maaş almaktadırlar.
Son otuz yılı kasıp kavuran Küskücü’lük, sosyalizm ile nasyonal sosyalizm arasında çok kişiliksiz bir kimlikle durmakta ve gelmiş geçmiş en kaypak ideoloji yarışmasında bizce birinci durumdadır. Küskücüleri düşünce dünyasından def etmenin gerekliliği artık bir zorunluluktur.
Küskücülerin yazarçizer takımı kitap eklerinde yazı yazarlar.
2007 İzlanda Devrimi ve Marks Pencer’ın sonrasında kurduğu sistem, tekstili bir sektör olarak öne çıkarmıştır. Tekstilin inşaat ve otomotiv karşısında kazandığı bu galibiyet sinemayı da etkisi altına alarak balkanlardan ülkenize doğru giriş yapmak üzeredir. Bu sebepten Tarıma önem verilmeli ve marjinal verim kazanmanın sinemanızdaki taşra etkisi tartışmaya açılmalıdır.
Nobel Ödülü alan romancınızın yayıncısının, bütün “Çakma Borgez” yerli yazarları bünyesine alarak sizlere “genç romancı” sosu altında sunması yayıncılık tarihinde bir devrim niteliği taşımaktadır.
Bugün çok soğuk olduğu için dışarı çıkamamaktayız.
Bilecik dünyanın başkentidir. Canım Bilecik. Sana şiirler yazmak şart oldu artık.
28 Şubat tarihinde (yılı hatırlamamaktayız) Genelkurmay Başkanınızın -o gün evinden acele ile çıktığı için külot giymeyi unuttuğu tutanakla sabittir- pantolonunun altından şeyinin belli olduğu ve bunun da şerefli Başbakanınızı korkuttuğu haberi gerçek dışıdır. Buna dayanarak teori, düşünce, yorum üreten herkesi boş beleş insanlar olarak görüyoruz. Ülkenize eksi ya da artı hiç etkisi olmayan bu olayı artık unutalım. İnanırsak başarabiliriz.
Bir karpuzun yalnızlığı kutsaldır. Karpuzu insandan ayıran şey ise bu kutsallıktır.
Marslılar Şili haritasına bakıp bakıp gülmektedirler. Marslıların mizah anlayışı ile ilgili ciddi şüpheler taşımaktayız. Sanatımızın bu oldu üzerinde incelikle durması gerekmektedir. Marslıların Nazi Jüpiterinden gördükleri zulmün aynısını Neptünlülere uygulama gayretlerini ise ibretle izlemekteyiz.
Üniversitelerde kendi halinde/içine kapanık gençlerin öcü alınacaktır. Bazı çocukların gözleri bile vardır.
Bazı Dudistlerin, dini şiire alet etmede gösterdikleri hüner göz yaşartıcıdır. Bu yüzden daha sonra beğit olarak değiştirmek üzere beğenti kavramını ortaya atıyoruz. Beğenti, sanat mevzu bahis oldukta diğer tüm disiplinleri aşan bir karizmaya sahip olacaktır. Yüce Duda, hayvanlığı beğenti üzerine inşa etmiştir. Bu vesile ile kendini Dudist sanatçı olarak tanımlayan kişilerin sanatçılığına el konulmuştur. Onlar bundan böyle Şorlatan olarak anılacak ve eski küskücülere uygulan hukuk uygulanacaktır.
Kültür ve Turizm Bakanlığı, tuvaletleri çok pis insan koktuğu gerekçesiyle tarafımızca feshedilmiştir. Kültür Bakanlığı olarak bundan böyle Cennet Vatan Ukrayna’ya bağlı olduğumuzu ihtar ederiz.
Küskücülerin iktisat teorileri simide yapılan zamdan sonra içeri göçmüştür.
Tam Bağımsız Sinema bizim rüyamızdır.
Steteskopiyonistlerin kuru fasulye, acılı şalgam, çiğköfte, kokoreç, turşu vb. gıdaları tükettikten sonra yazıldığı hissini veren kuramsal metinleri, eleştirileri, kavram yaratma çabaları, çeviri gayretleri, dergileri bizi çoğunlukla güldürmektedir.
Aslen 1801’de kurulan Cumhuriyet’inizin artık sonuna gelmiş durumdayız.
El Giryâni’nin Uzayımızın İcadı Kanunu’ndan sonra birer safsataya dönüşen Aparatif Tıp, Penelope Fiziği ve Psikaliz geçmişe bulanmıştır. Meselelerin Uzayın İcadı’na göre yeniden çözüme kavuşturulmasının aciliyeti söz konusudur. Sanat, bu anlamda diğer sosyal bilimlere yardımcı olacak refleksi şiddetle göstermek zorundadır.
Biz burada çok iyiyiz. Hazreti İsa’nın hepinize selamı var. Ayrıca Nemrut’a helikopter pisti yapılmasını talep etmektedir.
Çocuk yapınız ama evlenmeyiniz. Kadınları ayın bazı vakitleri kendi hallerine bırakınız.
Olur da kahrolası kumrular yer diye pencere pervazlarına ekmek kırıntısı koymadan şair olamazsınız.
Müzik, diğer tüm sanatların üstünde bir değere sahip olduğu için sanat üstüdür. Müzik ayıkken görülen rüyanın tabiridir dersek çok iyi olur.
Sanat, yaşlı zorbalarca kurumsallaştırılmış ve mülkiyet nesnesi haline getirilmiştir. Ölü yazarlar dışında yaşayan yaşlı sanatçıların adını anan, alıntı yapan, pış pış çekenler tarafımızca gıdıklanarak güldürüleceklerdir.  
Çok şükür, çorabımızın diğer teki kayıp değildir.


8 yorum:

  1. beyler beyenler. isteyen benim adı çıkarıp kendi adını monte ederek, metni de değiştirerek, blogunda yayınlayabilir. arkalı önlü çıktı alıp fakülte bahçesine koyabilir. eğlence eksikliği insana her şeyi yaptırıyor. hadi bakalım yırtuk çoraplılar.

    YanıtlaSil
  2. doğmuş olmakla zaten bir çok dengeyi bozdun yazdıklarınla da bozmaya devam ediyorsun.durmak yok bozmaya devam.
    not:insanlar artık okumak yerine konuşmayaı tercih ediyor ,sesli metinler moda

    YanıtlaSil
  3. mikail teksir kağıdına bas ha. üstüne de adını yaz. inönü üniversitesi şenliklerine yetiştir.

    YanıtlaSil
  4. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  5. çorabın teki sendeyse abi bi resmini çin'e gönderelim hemen aynısı yapıp dünyaya satsınlar zengin olabilirsin.

    YanıtlaSil
  6. ya diğer ayağımız ne olacak tolga?

    YanıtlaSil
  7. bi ayağımız çukurda değil midir zaten?

    YanıtlaSil

Keşke bizi de kamyonlara koyup taşısalardı.

Keşke bizi de kamyonlara koyup taşısalardı kavunlara haksızlık oldu. Cadde-i Kebir’e bir damla kan düşmesin diye yapıldığını farz ettiğim ku...